Menü

Atlantis ve Nuh Tufanı

30 Ocak 2017 - Eski Uygarlıklar

Bağdat kenti yakınlarındaki Nippur kasabası yakınlarında yapılmış olan arkeolojik kazılar binlerce tabletten oluşan bir Sümer kütüphanesine ulaştı. Ele geçen tabletler tufan olayını bütün ayrıntılarıyla anlatıyordu. Bu metinler ünlü Gılgameş destanından da eskidir. Gılgameş Destanı, Mezopotamya’daki Uruk kentinin ünlü kralı Gılgameş üstüne söylenmiş bir destandır .O güne dek, Nuh ile İbrahim Peygamber arasında geçen uzun sürenin tarihini yalnız Tevrat’taki “Tekvin bölümü”ü anlatmaktaydı.

Tekvin Bab 6 şöyle anlatıyor:

“… Ve vaki oldu ki, toprağın yüzü üzerinde insanlar çoğalmaya başladı ve onların kızları doğduğu zaman Allah oğulları insan kızlarının güzel olduklarını gördüler ve bütün seçtiklerinden kendilerine karılar aldılar.”… Ve Rab gördü ki insanın kötülüğü çoktu ve her gün yüreğinin düşünceleri ve kuruntuları ancak kötü idi. Ve Rab, yeryüzünde insanı yaptığına nadim (pişman) oldu ve yüreğinde acı duydu. Ve Rab dedi: Yarattığım insanı ve hayvanları, sürünenleri ve göklerin kuşlarını toprağın yüzü üzerinden sileceğim. Çünkü onları yaptığıma nadim oldum. Fakat Nuh, Rabbin gözünde inayet buldu.”… ;Ve Allahın önünde yeryüzü bozulmuştu ve yeryüzü zorbalıkla dolmuştu. Ve Allah yeryüzünü gördü ve işte, bozulmuştu; çünkü yeryüzünde bütün insanlar yolunu bozmuştu. Ve Allah Nuh’a dedi: Bütün insanların sonu geldi, çünkü onların yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu ve işte ben, onları yeryüzü ile beraber yok edeceğim.. Kendine gofer ağacından bir gemi yap; gemide odalar yapacaksın ve onu içerden dışarıya ziftleyeceksin ve onu şöyle yapacaksın; uzunluğu üçyüz arşın, genişliği elli arşın ve yüksekliği otuz arşın olacaktır. Ve ben, işte ben, göklerin altından kendisinde hayat olan bütün insanlığı yok etmek için yeryüzü üzerine sular tufanı getiriyorum, yeryüzünde olanların hepsi ölecektir.””… Ve sen ve seninle beraber oğulların ve karın ve oğullarının karıları gemiye gireceksiniz. Ve seninle beraber sağ kalmak için her yaşayanın her çeşidinden ikisini gemiye getireceksin; erkek ve dişi olacaklar.”

Bulguların sahibi George Smith ,bu bulgularını anlatan “Chaldean Account of Deluge- Kaldelilerin Tufan Hikayesi” adlı kitabını yayınladı. Fakat bu kitapta, tufan tableti eksikti. Smith , daha sonraki araştırmalarıyla aranılan tabletleri buldu. Asurca “Tufan”ı yayımlarken bunun eski Uruk kentinde hazırlanmış çok eski bir yazmadan kopya edildiğini de açıklamaktadır. Bu tabletlerde tufan hakkında detaylı bilgi verilmektedir. Utnapiştim tanrıdır ve kutsal kitaplara Nuh Peygamber olarak geçer.Tabletde anlatıldığına göre tanrılar kendisini uyarır ve gelecek tufan için gemi yapmasını emrederler.yolculuğun sonunda bir dağın tepesine oturmuştur. Dağ kutsal kitaplarda Ararat olarak geçmektedir. Gılgameş’te tufan aşağıdaki şekilde geçmektedir:

“Gemi yapı ustalarına ırmaklardan gelmiş gibi durmadan şarap sundum. Yeni yıl şölenleri gibi bir şölen oldu. Yedinci günde gemi tamamlanmıştı. Ben de bütün altını ve canlıları; ailemi akrabalarımı, kırların, hem yabanıl, hem evcil hayvanlarını ve zanaatçıları tekneye aldım. Şamaş’ın bana ‘Akşama fırtınanın birincisi varıp yıkıcı yağmuru yağdırdığında, gemine bin, her yanı da sımsıkı kapat’ dediği an gelmişti artık. Gece bastırdı, fırtınanın birincisi yağmuru gönderdi. Çok korkunçtu hava. Gemiye binip her yeri kapattım.Her şey tamamdı. Kalafat işleri eksiksiz tamamlanmıştı zaten.”Tan yeri ağarmaya başlarken ufuktan bir kara bulut ağdı. Bu bulut, fırtınanın efendisi Adad’ın bulunduğu yerde gürledi. Habercileri olan Şullat ile Haniş, dere tepe aşarak başı çektiler. Daha sonra uçurumun tanrıları ortaya çıktı. Nergal, suları göğüsleyen engelleri yıktı. Savaş tanrısı Ninurta, her şeyi yerle bir etti. Cehennemin yedi yargıcı, Anunnaki, meşalelerini kaldırıp ülkeyi kurşunsu alevlere boğdular. Fırtına tanrısı, günışığının yerine karanlığı koydu; ülkeyi bir çanak gibi kırıp döktü, umarsızlığın getirdiği bitkinlik gökkubbeye yükseldi. Bütün gün bora azıttı durdu. Yol aldıkça kudurdu, halka düşmanmış gibi saldırdı, kardeş kardeşi göremedi. İnsanlar gökyüzünde bile görülmüyordu. Tanrılar bile tufandan dehşete kapılıp göğün yedi kat arşına, Anu’nun gökkubbesine kaçtılar.”Altı gün altı gece boyunca yeller esti; sel, bora ve su taşkınları yeryüzünü kasıp kavurdu. Sel ve su taşkınları savaşan ordular gibi bir ordu olup kudurdular. Yedinci günde güneyden esen fırtına dinmeye yüz tuttu, deniz yatıştı, tufanın hızı kesildi. Yeryüzüne göz attığımda her yanı sessizliğin kaplamış ve bütün insanların da çamura dönüşmüş olduğunu gördüm. Denizin yüzü, bir damın üstü gibi dümdüz uzayıp gidiyordur. Ambar kapağını açınca yüzüme bir ışık düştü. Sonra oturup ağlamaya başladım. Çünkü sular dört bir yanı yıkıntılığa çevirmişti.”Sonra ondört fersah ötede bir dağ görünüverdi. Gemi o dağa oturdu. Dağda karaya oturan gemi, yerinden kıpırdamadı. Bir gün geçti hep o dağın tepesinde kaldı. Beşinci ve altıncı günlerde de kıpırdamadı hiç. Yedinci gün şafakla bir güvercin salıverdim, uçtu gitti hemen. Ama konacak bir yer bulamayıp geri döndü. Bir kırlangıç saldım ardından, o da geri döndü geldi. Bir kuzgun saldım. Gitti, suların çekildiğini gördü; yiyecek içecek buldu kendine, bu yüzden geri gelmedi.”Bunun üzerine, tuttum, her şeyi dört yana savurdum, dağın tepesinde adak adadım. Yedi ve yine yedi kazan kurdum. Üzerine odun, kamış, sedir ve mersin ağacı yığdım. Tanrılar kokuyu alınca toplaştılar. Ama aralarına Enlil gelsin istemediler. Çünkü hiç düşünmeden tufana yol açmıştı o. İnsanların ortadan kalkmasına neden olmuştu.”

Atlantisliler kimdi? Ve Tufanın nedeni bir savaşmıydı?

Buraya kadar tufanın oluşumu ile ilgili Tevrat ve Gılgameş metinlerinde Tufan’ın anlatılışını ve birbirleriyle benzerliğini ortaya koymaya çalıştık. Peki tüm bu olayların kaynağı olan Atlantisliler kimdi? Ve bu tufana neden olan, tanrıların bunu yapmasına neden olacak şey neydi? Gelin şimdi de bunun yanıtını bulmaya çalışalım.

Zecheria Sitchin , Yakın Doğu Tarihi ve Arkeoloji uzmanıdır. Eski Ahit ( Tevrat ve Zebur ) , Sami ve Avrupa dilleri , modern ve eski İbrani dili konularında eğitim almış ve Londra İktisadi ve Siyasal Bilimler Okulunda öğrenim gördükten sonra Londra Üniversitesinden mezun olmuştur. Uzun yıllar gazetecilik ve yazarlıkta yapmıştır. Sümer dilini anlayan ve okuyan nadir bilginlerden biridir. Yeni çalışmaları Yakın Doğudaki Eski Uygarlıklar tarafından yazılan kil tablet metinlerle ilgilidir. Sitchin’in “Dünya Kronolojisi” adlı kitap serisi Mitolojinin kökeni olarak kabul edilebilir. Hayal ürünü olmasıda, kolaylıkla çürütülemeyecek geçerli ve sağlam kaynaklara dayanıyor olmasından dolayıda mümkün görünmemekte. Sitchin antik bilginin dünyaya ANNUNNAKİ – Göklerden Dünyaya Gelen tarafından getirildiğini öne sürerken, İlk kitabı olan “12. Gezegen” de Güneş sistemindeki kayıp Gezegen olasılığından söz eder ve bu gezegenden dünyaya yarım milyon yıl önce gelen halkın kutsal kitaplarda anlatılan olaylara neden olduğunu belirtmektedir. Tevrat’ın “Genesis” (Başlangıç, yaratılış) bölümünün 6. bölümünde adları geçen ve Tufan dan önce insan oğullarının kızlarıyla evlenen “Nefilimler” in 12.ci Gezegenden geldiği yazar.

Yazarın anlatısına gore dünya kronolojisindeki en eski birkaç tarih ve olayları yazacak olursak:

450.000 YIL ÖNCE : Güneş Sistemimize uzak bir gezegen olan Nibiru ( Marduk ) gezegeninin atmosferinin bozulması nedeniyle yaşam sönmeye başlar , Gezegen de Anunnakiler ( Nefilimler ) yaşamaktadır. Hükümdar Alalu , Annu tarafından tahtından indirilir. Alalu , Uzay gemisinden kaçar ve Dünyada sığınacak bir yer bulur. Dünyanın içine sahip olmuştur ve Nibiru’nun atmosferini korumak için altın gerektiğini keşfeder ama altın Nibiru’da yoktur.

445.000 YIL ÖNCE : Annu’nun oğlu Enki öncülük yapar. Böylece Basra Körfezi sularından altın çıkarmak için Dünya üzerinde bir istasyon kurar.

430.000 YIL ÖNCE : Büyük buz tabakaları çekilmeye başladı. Yakın Doğu’da yaşanabilir bir iklim.

416.000 YIL ÖNCE : Altın üretimi azaldığında Annu yakın mirasçısı Enlil ile beraber Dünyaya iner. Yaşam için gerekli olan altını Güney Afrika dan çıkarmaya karar verilir. Enlil Dünya görevinin komutanıdır. Enki , Afrika ya gönderilir ve Anu , Alalu’nun erkek torunu tarafından düelloya davet edilir.

400.000 YIL ÖNCE : Güney Mezopotamya’da görevli 7 yerleşim merkezi vardır ; metalurji merkezi ( Shuruppak ) , görev kontrol merkezi ( Nippur )ve bir roket alanı Dlan ( Sippar ) bunların önemlileridir. Toplanan saf maden Igigi tarafından yönetilen yörüngecilere yani yukarıya gönderilir. Orada da Nibiru’dan belirli zamanlarda gelen uzay gemilerine nakledilir.

380.000 YIL ÖNCE : Alalu’nun erkek torunu , Igigi’nin desteğini kazanır ve Dünyayı ele geçirmeye çalışır.

300.000 YIL ÖNCE : İşler altın kazıcılarının ayaklanmaları ile karışır. Maymun kadınlar kullanılarak Enki ve Ninhursag ilk işçileri yaratırlar. Sonra bu işçiler idareyi ele alırlar. Enlil , bir baskın yapar , bazı işçileri kaçırır ve Mezopotamya’daki Edin’e verir. Onlara üreme yeteneği verilir ve insan çoğalmaya başlar.

250.000 YIL ÖNCE : “İlk Homo Sapiens” ler çoğalır ve diğer kıtalara yayılırlar.

200.000 YIL ÖNCE : Yeni Buz Çağı döneminde dünyadaki yaşam azalır.

100.000 YIL ÖNCE : İklim yeniden ılımanlaşır.. Anunnakiler ( Nefilimler ) insan kızları ile evlenirler.

77.000 YIL ÖNCE : İlahi ebeveyn sahibi bir insan olan Ubartutu/ Lamek, Ninhursag’ın koruması altında Şuruppak’ta hüküm sürmeye başlar.

75.000 YIL ÖNCE : Yeni bir Buz Çağı başlar. Gerileyen insan türleri , Dünya ya dağılır.

49.000 YIL ÖNCE : Enki ve Ninhursag , Anunnaki soyunun insanları Shuruppak’da yönetmek için geliştirilirler. Enlil onları kızdırır.

38.000 YIL ÖNCE : Buzul çağı insanoğlunu kırmaya başlar. Avrupa’nın Neanderthal adamı ortada kaybolur, sadece (Yakın Doğu’da bulunan) Cro-Magnon adamı hayatta kalır. İnsanlıktan hoşnut olmayan Enlil onu ortadan kaldırmayı hedefler.

Görüldüğü gibi Marduk’tan gelen Anunnakiler arasında başından beri anlaşmazlıklar vardır. Ve bu dünya üzerindeki insanlarında belirli bir kısmını kapsayan ayaklanmalara dahi neden olur. Ve en sonunda M.Ö. 49000 yılları civarında bu Shuruppak isimli kentte tam bir ayrılık noktası haline gelir. Shuruppak olarak adlandılan yer acaba Atlantis olabilirmi? Ama burada dikkat çeken bir diğer ve Atlantis’in yok oluşu ile ilgili doğrudan ilintili nokta ise Atlantis’in veya Shuruppak’ın bir buzul çağı kenti oluşudur.

Zecharia Sitchin’e yorumuna insan maymun-insandan Anunnaki genleride kullanılarak, genetik olarak üretilmiş Homo-Sapiens’ti. Anunnaki işçilerinin madenlerde çalışmaya karşı isyanıyla bunu yapmaya karar veren Anunnakiler, maymun-adamı genetik olarak geliştirerek bugünkü modern insanı yarattılar. Ve çeşitli metinlerden, insanın yaratılışının Anunnakiler arasında bir gedik açtığı sonucuna varmak mümkün. En azından ilk ilkel işçiler Madenlerle sınırlıydılar. Ve sonuç olarak, Sümer’de ağır işlerde çalışan Anunnakiler, bu yeni insan gücünden yararlanamıyordu.

Bilginler tarafından “Kazmalar Miti” diye adlandırılan akıl karıştırıcı bir metin , aslında Enlil’in komutası altında Sümer’de oturan Anunnakilerin Kara-Başlı Halktan kendilerine düşen payı aldığı sıradaki olayların kaydıdır.

“Normal düzeni ” yeniden sağlamak için Enlil “gök” (On ikinci gezegen veya uzay gemileri) ve Dünya arasındaki temasları kesmek gibi aşırı çarelere başvurdu ve “etin filiz verdiği” yere karşı şiddet kullanmaya girişti.

” Efendi

Ortaya çıkmasına sebep olduğu şey uygundur.

Efendi Enlil,

Kararları değiştirilemez,

Gök’ü Yer’den ayırmakta hakikaten hızlıydı

Böylece yaratılmış Olanlar hasıl olabilirdi.

Gök’ü Yer’den ayırmakta gerçekten hızlıydı.

“Gök-Yer Bağı”nda bir kesik açtı,

Böylece Yaratılmış olanlar

Etin-Filiz-Verdiği-Yer’den hasıl olabilsin. ”

“Kazma ve Sepet Diyarı”na karşı Enlil AL.A.Nİ (“güç üreten balta”) adında harika bir silah geliştirdi. Bu silahın büyük duvarlara saldırabilen ve yıkabilen “tek boynuzlu öküz gibi” bir “dişi” vardı. Tüm tariflere bakılırsa bu, önündeki herşeyi ezen buldozer gibi bir aracına üstüne yerleştirilmiş kocaman bir motorlu matkap idi:

“Efendiye isyan eden ev

Efendiye boyun eğmeyen ev

Al.A.Nİ onu Efendiye boyun eğdirtti

Kötünün… Bitkisinin başlarını ezer;

Köklerini söker, başını koparır. ”

“Efendi AL.A.Nİ’yi çağırttı, emirlerini verdi,

Toprak Yaranı bir taç gibi başına koydu,

Ve onu Etin-Filiz-Verdiği-Yer’e sürdü.

Delikte bir adamın başı vardı;

Halk yerden Enlil’e doğru koşuyordu.

Hızla Kara-Başlı Olanları taradı gözleri”

Bu metinlerdende anlaşılacağı gibi Anunnakiler arasında da bir ayrılık oluşmuş ve metinlerden çıkardığımız manaya göre birbirleriyle ve insanlarla bir savaş başlamıştır. Ve bu ayrılıklar Nuh’a bir gemi yapması söylendiği o büyük Tufana dek sürmüş anlaşılan. Nuh gemiyi hazırlar ve kendisine gelecek olan işareti bekler bu Şamaş idi, yani ateşli roketlerden sorumlu ilah tarafından saptanacak “belirli bir zaman” da. Enki’nin emri şuydu:

“Şafak vakti bir titreme emreden Şamaş

bir patlamalar sağnağını indirdiğinde-

gemiye bin, girişi de kapa!”

Zecharia Sitchin’in yorum ve tercümesiyle , Şamaş tarafından bir uzay roketinin ateşlenişi olduğu anlaşılan bu sinyal ile Utnapiştim (Nuh) ‘in gemiye bindi….

Şimdi birde savaş anına dönelim,

“suları göğüsleyen engelleri yıktı. Savaş tanrısı Ninurta, her şeyi yerle bir etti. Cehennemin yedi yargıcı, Anunnaki, meşalelerini kaldırıp ülkeyi kurşunsu alevlere boğdular. Fırtına tanrısı, günışığının yerine karanlığı koydu; ülkeyi bir çanak gibi kırıp döktü, umarsızlığın getirdiği bitkinlik gökkubbeye yükseldi. Bütün gün bora azıttı durdu.”

Gılgameş metninde geçen bu kısım acaba, yok edilen ve suların kapladığı bir ülkedenmi bahsediliyor. Buradaki yok edilen ülke bir savaşın sonucundamı yok edildi? Ve bu yok ediliş tüm dünyayı sarsacak niteliktemiydi?

Platon’un Timaeus diyaloğunda da bir savaştan ve bu savaş sırasında ortaya çıkan görülmemiş su baskınlarından bahsediyor. Ve savaşanların yer tarafından yutulduğunu anlatıyor:

“Uzun bir sure sonra (Atlantisliler ve Atinalılar arasındaki savaşın başlamasından sonra) orada depremler ve görülmemiş şiddette seller yaşandı ve tek bir korkunç gündüz ve gece tüm savaşanlar yer tarafından yutuldular, ve Atlantis adası da aynı şekilde deniz tarafından yutuldu ve yokoldu.” .

Fakat metinde de dikkatinizi çekeceği gibi tekil değil çoğul kelimeler kullanılmış deprem ve su seller için. Bu da tufanın birden fazla gün sürdüğü ama Atlantis’in tek bir gün içerisinde battığı sonucunu çıkarmamıza neden olacaktır. Ve bu gerçekleşirken birde savaş yaşanmaktadır.

Görüldüğü gibi Zecharia Sitchin’in sümer metinlerine dayanarak oluşturduğu bu kronolojide M.Ö. 75000 yıllarında dünyada bir buz çağı başlamıştır ve M.Ö. 49000 yıllarında da öncede bir şekilde Annunnaki soyundan insanların kurduğu Shuruppak kentindekilerle Enlil’in arasında bir anlaşmazlık oluşur. Ve 13000 yıl öncede büyük bir savaşın sonucu olarak tufan yaşanmıştır. Tekvin, Platon , Sümer metinleri ve Gılgamış destanı aynı ortak noktada buluşuyor :

Yok edilen bir ülke ! Peki savaşın nedeni yani Tanrıları anlaşmazlığa düşüren neden neydi? Ve Atlantis’i nasıl bir güç yok etmiş olabilirdi? Prof R. N. Hernandezle , ziyaretçi arasında geçen konuşmada bir sebep bulabiliyoruz,

“Dünyalılar bu silahı, gece gündüz koruma altında tuttukları, devasa bir piramidin içine sakladılar. Bunu gören Maldekliler savaş ilan ettiler. Bu savaş bir yıl kadar sürdü. Bu, eşit iki güç arasında yapılan, zor ve güçlü bir karşılaşmaydı.”

“Bu enerji kaybının farkına varan bilim adamları, bir gece, Dünyalılar’ın bu saldırganlığını ve gücünü oluşturan silahı yok etmeye karar verdiler. Maldek laboratuvarlarından yayınlanan güçlü bir ışın, o büyük kentin üzerine düşerek, kıtayı ikiye böldü. Bu ışın, dünyanın büyük bir bölümünün bir uçurum gibi açılmasına neden olmuştu ve aynı gece , tüm Atlantis kenti sulara gömüldü. Diğer, daha küçük kentler, büyük bir su baskınının karaları kaplayacağı konusunda uyarılmışlardı; bunların bazıları yine Maldek bilim adamlarının yardımıyla, insanların tahliyesiyle ilgili gerekli önlemleri alabildiler.İkiye bölünen büyük kara parçası parçalandı, yavaş yavaş sulara gömülen kısımlarında, birçok masum insan da öldü. Kalan parçaların biri batıya, biri de doğuya doğru savruldu. Dünyanın manyetik kutbu kayboldu. O zamandan beri de olması gereken yerde değildir.Dünyanız yörüngesini değiştirdi; bu çatışmalardan haberleri dahi olmayan suçsuz uluslar tufanda yok oldular.

Birde Zecharia Sitchin’in kronolojisindeki ilginç bir saptamaya bakalım,

13.000 YIL ÖNCE : Nibiru yolculuğu hatırlanır , bir nedenle Enlil insanları yok etmeye karar verir. Büyük Tufanı başlatacak olan Enlil , insanlığı tehdit eden felaketin sırrını koruyacağına dair Anunnaki’de yaşayanlara yemin ettirir.

Burada bahsedilen ve korunacağına ait yemin edilen sır, savaşa neden olan sepebmiydi? Belkide Prof R.N. Hernandez’in uzaylıyla konuşmasında bahsedilen anti-madde silahıydı?

Ama sebep her ne olursa olsun, Anunnakiden gelen ve belkide onlara katılan başka ırklardan kişilerinde oluşturduğu Atlantis , bir sebepten Anunnakilerle savaşa girmiş ve insanların belli bir kısmıda bu savaşa destek vermiş görünüyor. Bu savaşı Atlantis’in ve dünya üzerindeki insan yaşamının bitmesi pahasına da olsa bitirme isteği , Nuh tufanına neden olmuş.

Peki dünyadaki karasal yaşamın %90’ını yok etme pahasına , uğruna savaşılan ve imha edilen ne olabilir? Çünkü hangi sebeple olursa olsun, bu derece gelişmiş, medeniyette son derece ilerlemiş bir ırkın bir gezegen üzerindeki yaşamı yok edebilecek bir karar vermesi gayet mantıksız. Hele hele , bugünkü dünya düzeninde , güç ve para için herşeyi yapabilecek ülke ve insanların olduğu bir yaşamda bile bizim bu noktaya gelmediğimizi düşünürsek, 450,000 yıl önce gezegenler arası seyehat yapabilen bir ırk için çok uzak bir durum.

(457)