Menü

Ciritias Diyalogları – 02

30 Ocak 2017 - Ciritias Diyalogları

Critias: Dostum Hermociritias , sen ki son mevkidesin, ve önünde başkası, kalbini henüz kaybetmedin durumun ağırlığı seni yakında ortaya çıkaracaktır. Bu arada senin davetini ve cesaretini kabul ediyorum. Ancak bununla beraber bahsettiğin tanrılar ve tanrısal varlıklar arasından, ben özellikle mnemosyne yalvarırdım. Konuşmamın bütün önemli kısmı onun lütfüna muhtaç ve eğer benim tarafımdan söylenen ve solon vasıtasıyla buraya ulaşan şeyleri yeteri derecede hatırlayabilir ve dile getirebilirsem, şüphem yok ki bu tiyatronun isteklerinden memnun olacağım. Ve şimdi, daha fazla oyalanmadan başlayacağım. İzin verin önce gözlemlerimle başlayayım. Bu geçen 9000 yıl Heracles’in, Pillar’s dışında ve içinde ikamet edenlerin arasında olan savaştan itibaren olan zamanın toplamını ifade eder ki bu savaşı size izah edeceğim. Bir taraftaki savaşçılar Atina’nın liderleri olarak kaydedilmiş, ve savaşın dışında dövüşmüşler, öteki taraftaki savaşanlar ise Atlantis’in kralları tarafından kumanda edilmişi ki bu ada (Atlantis) Libya’dan, Asya’ya kadar uzanıyor. Ve bir deprem sonucu batıyor. Buradan okyanusa açılmak isteyen denizcilere geçilmez bir çamurdan engel oluşturuyor.

Tarihin gelişimi ile çeşitli milletlerden, barbarların ve Helen uygarlıklarının başarılı bir şekilde ortaya çıkmaları ve sahnede var olmaları sonucu ancak özellikle size o dönemde ki Atina’yı tarif etmeliyim. Onlarla savaşan düşmanlarını ve bu iki krallığın saygı değer ve güçlü devlet adamlarını Atina’nın üstünlüğünü teslim edelim.

Eski tanrılar zamanında tüm dünya tanrılar arasında dağıtılarak pay edilmişti. Tartışma yoktu. Doğru kabul etmezsek dahi, tanrılar hangi kısmı kendileri için uygun olduğunu bilmiyorlardı. Veya bildikleri halde kavgayla kendilerine daha uygun ve ötekilere ait bazı bölümleri almak isterlerdi. Onlar yalnızca pay ederek istedikleri yerleri almak isterlerdi. Kendi yolunda ilerleyenler ise ki onlar bize bakan insanlardı. Onların bakıcılığı ve bonkörlüğü aynen bir çobanın bir sürüye bakması gibiydi. Yalnızca felaketleri kullanmayanlar veya vücutsal güçlerini kullanmayanlar, ani çobanların yaptığı gibi ancak bizi kayığın arka tarafını idare eden pilotlar gibi yönetirlerdi. Bu hayvanları yönetmek için kolay bir yoldur. Ruhumuzu kendi zevklerine göre inanç dümeninden tutarak, tüm ölümlü yaratıklara rehberlik ettiler. Simdi değişik tanrılar değişik yerlerde sıralanmış, kendi paylarına sahipler. Hephaestus ve athena ki onlar erkek ve kız kardeştiler. Aynı babadan tohum almışlardı. Ortak doğalara sahip filozofi ve sanat sevgisi ile birleştirilmiş. Bu toprağın ortak parçasını elde etmiş. İsimleri korunmuş ancak eylemleri gelenekleri ve hatalarını kabul edenleri yakılarak yok etmişlerdi.

Ne zamanki kurtulanlar olmuş ki zaten bunu söyledim. Onlar dağlarda oturan insanlardı. Yazı sanatına önem vermezler. Yalnızca toprak hışırtılarını tanrılar ancak bu hırsızların neler yaptıklarını bilmezlerdi. Çocuklarına vermek istedikleri isimler yeterli olacak isimlerdi. Ancak hünerlilerin ve sedeflerinin bıraktıkları yalnızca karanlık gelenekleri kabul eden kuramlardır. Bunlar kendilerini ve çocuklarını hayatın bir çok gereksiniminden yoksun bırakırdı. Bütün dikkatleride isteklerinin sağlanmasına yönelttiler. Konuşmaları uzun süredir ihmal edilmeleriydi. Mitoloji ve eski araştırma şehirlere boş vakitlerin ortaya çıkmasıyla girdi. Bununla beraber hayatlarının gereksinmelerinin karşılandığını gördüler. Bu benim vardığım sonuç. Çünkü Solon dedi ki savaşta bahsi geçen isimler ki onlar Theseus’da önceki zamanda kaydedilmiş Cecrops, Erekhtheus, Ericthonus,Eryssıchton ve buna benzer kadın isimleri. Bununla beraber kadının ve erkeğin beraber savaşla uğraştıkları zamandan itibaren o dönemin erkekleri zamanın adetlerine göre bir figür oluşturmuşlar, ve tanrısal varlıkları zırhlarla çevrili olarak görmüşlerdir. Kanıt olarak beraber yaşayan hayvanlar erkek ve dişi hünerler ve onlara verilen cinsiyet farkı kabul edilmiştir.

(61)