Menü

Eski Mısır Tarihi – 7

30 Ocak 2017 - Eski Mısır

Sfenks

O, yeryüzünün en ünlü heykeli… Kimilerine göre Marslıların Dünyamıza armağan ettiği bir dev, kimilerine göre ise Firavun

Cheops’un aslan biçimini almış görüntüsü… En çok ziyaret edilen arkeolojik mekanların başında gelen sfenks, kırık burnunun

ve altındaki geçitlerin sırrını günümüzde de koruyor…

Ünlü bilmeceyi bir başka sfenks sordu: Kanatlı ve Yunanlı bir sfenks… Bu bilmecenin cevabı aynı zamanda insanlığın en ünlü

gizemi. Soruyu soran Oidipus mitinde geçen Yunanlı bir sfenks. Efsaneye esin kaynağı olan ve gizemini kısmen koruyan devasa

heykel, büyük Giza Sfenks’i ise sudan zarar görmüş ve kirliliğin etkilerini yavaşlatan kum tarafından korunmuş. Heykelin

bacakları arasına konulmuş bir tasa kazılı efsane metnine göre, bu Sfenks, M.Ö 1419 yılında IV. Tutmosis’in rüyasına girmiş.

“Beni kumdan kurtar ki firavun olasın!” demiş. O da itaat etmiş ve Mısır’a hükmetmiş. Gerçekte ise o ağız hiç açılmadı.

Heykel 14.yy’da Memlûklar tarafından (Mısır’ı 1250’den 1517’ye kadar yöneten Türkler) top bataryalarının talim hedefi olarak

kullanıldığında ve üstünde kalıcı yaralar açıldığında bile… Giza Ovası’ndaki piramitlerin bu çok sevilen bekçisi, her

zaman çok güçlü duygular uyandırmış; efsanelere ve gizemlere kaynaklık etmiş. Romalılardan Napolyon’a, tarihi boyunca anlamı

ve korunması polemik konusu olmuş. Günümüzde de nasıl restore edileceği ya da yeni keşfedilen gizemli geçidin açılma nedeni

tartışılıyor. Peki bu denli büyük, aslan bedenli insan başlı bu heykeli yontma fikri kimden çıktı? Bu nasıl ve neden

yapıldı? Uzmanlara göre insan-aslan karışımı figürler Giza Sfenksi’nden on yıl önce ortaya çıkmış. M.Ö. 2528 tarihinde,

Cheops’un oğullarından Ragedef’in başını betimleyen iki heykel var. Büyük Giza Sfenksi ise, MÖ. 2520’de yine Cheops’un oğlu

Kefren’in mimarları tarafından, onun adına yapılan bir mezar kompleksi vesilesiyle yontulmuş. Fikir ise, sıradan bir estetik

sorunu çözmek için rastlantıyla ortaya atılmış. Cheops ve Kefren piramitlerinin yapımında kullanılan kireç taşının

çıkarıldığı ocağın ortasında düzeltilemeyecek kadar büyük, piramitlerde kullanılamayacak kadar da düşük kaliteli bir tepecik

kalmış. Bu tepecik kabaca aslan şeklindeymiş. Milano Devlet Üniversitesi’nde Mısır bilim doçenti olan Patrizia Piacentini’ye

göre firavun, tepeciği oydurtarak kendi başını ve başlığını taşıyan, bir aslan heykeli yaptırtmış. Dünyanın Tanrısı olan

firavunun, yeryüzünün en güçlü hayvanı olan aslanın gövdesiyle birleştirilmesi firavunun gücünü simgeliyormuş. Heykelin,

kuşkusuz yaygın Güneş kültüyle de ilgisi var. Nitekim Giza Sfenksi doğan Güneşin simgesi Tanrı Horus’la da özdeşleşmiştir.

54 metre uzunluğunda, 20 metre yüksekliğindeki, batı-doğu yönünde uzanan büyük sfenks, Nil Nehri’ne bakıyor ve nehir yoluyla

gelenlerin Giza kompleksinde gördükleri ilk yapı da o: dev bir taş bekçi… Bu heykel antik zamanlarda da gözen kaçmamış.

Mısır, Yunanistan ve Suriye’de başka sfenksler ortaya çıkmış. Bugün uzmanlar sfenksleri üç tip halinde

sınıflandırıyorlar:
1.Giza’daki gibi yere çökmüş olanlar,
2.Oturanlar,
3. Hareket halinde gösterilenler.
Örneğin Luxor

Tapınağı’nda, Büyük İskender oturmuş halde betimlenmiş. Farklı insan-aslan karışımları da yapılmış. Nitekim sadece yüzü

insan olan, aslan kulakları ve yelesine sahip bulunan kafalarda var. Ayrıca ön bacakların yerine bir vazoyu kavrayan insan

kolları ve elleri yontulmuş olanlar bulunuyor. En alışılmadıklar ise Mısır Tanrısı Tutu’yu betimleyen heykeller. İnsan başı

ve yılan biçiminde, ucundan 3 ayrı hayvan kafası çıkan bir kuyruk. Yunan sfenksleri ise çok güzel. Bunlar genellikle dişi

kafalı ve kanatlı heykeller.özellikle zalim ve tehditkarlar. Örneğin Thebai’nin ünlü sfenksi yolcuları durdurup onlara ünlü

bilmecesini soruyordu.

MÖ 450 yılına kadar uzanan bir mite göre Oidipus, Thebai Kralı olan babasını bilmeden öldürdükten sonra kente gelir ve Pazar

meydanında Tanrılar tarafından kendisini cezalandırmak için yolanmış bir canavarla karşılaşır. Bu “Sfenks”tir. Bütün

yolculara yaptığı gibi ona da bir bilmece sorar. Bilirse kral olacak, bilemezse ölecektir. Bilmece şudur: “Hangi yaratık

sabah dört ayak, öğlen iki ayak, akşam üç ayak üzerinde yürür ve bacakları ne kadar çok olursa o kadar zayıftır?” Oidipus

yanıtı bulur “INSAN”. Thebai Kralı olur, öldürdüğü Kralın karısıyla evlenir; yani annesiyle.

Eski Yunanlılar, Suriyeliler ve kısmen Araplar yüzünden, Mısırlılar kendi sfenkslerini hem düşmanlık hem de sevgi kaynağı

olarak gördüler. MÖ 1400 civarında Sfenks, tarihin en büyük kitle haclarından birinin konusu oldu. Mısır’ı MS 400 yılında

fetheden Araplar için Sfenks “korkunun babası”ydı. Burnunu kimin yok ettiği hala bilinmiyor. Belki 700 yılında ortaya çıkan

ve her türlü tasviri yok eden ikonoklast tarikatı. Belki bir Arap emiri ya da 15. yy’ da Memlûklar. Geçmişte suçlanan

Napolyon’un olmadığı neredeyse kesin.

Heykel tarih boyunca pek çok kez kuma gömülmüş ve tekrar ortaya çıkmış. Tutmosis’ten sonra II. Ramses, Romalı Septimus

Severius ve 1926’da, Fransız Emile Barazie, onu kumdan çıkarmış. Batılılar tarafından 1700’lerde tekrar bulunmuş ve onları

çok etkilemiş. 200 yıl önce Bonapart, Mısır’a büyük bir bilimsel sefer düzenlemiş. Yanında 168 uzman götürmüs. Bunlar

Rosetta (Resit) Taşı’nı bulmaktan başka (hiyerogliflerin çözülmesini sağladı…) Sfenks’i incelemiş ve onu kısmen açığa

çıkarmışlar. Daha o zamanlar piramitlerin sıra dışı boyutları ve Sfenks,batıda onların yapımına ilişkin öne sürülen pek çok

fantastik varsayımı körüklemiş. Örneğin uzaydan gelen bir kültüre mal edilmişler. Piacentini “Marslıların bunla ilgisi yok!

“ diyor. “MÖ 2500 yılı Mısırlıları hakkında çok şey biliyoruz ve onları yapanların Mısırlılar olduğundan kuşkumuz yok. Ben

de Yıldız Geçidi’ni gördüm ( piramidin bir uzay gemisi olduğu film); ama tarih başka bir şeydir.” Sfenksin yıldızlara

yönelimi de eski Mısırlıların gökbilim bilgilerinin bir parçası. Dünya dışı varlıklar tezi, Viking sondası Mars’da Sfenksin

yüzüne benzer bir tepenin fotoğrafını çektiğinde, 1976 yılında ortaya atıldı. Oysa 1999 yılı Nisan ayında bir başka sonda bu

gizemi çözdü. Bunun, birkaç tepenin gölgelerinden oluşan bir göz aldanması olduğu ortaya çıktı. Peki Sfenks sırlarını

tüketti mi? Belki değil.

1994 yılında gizemli bir geçit keşfedildi. Kuyruk tarafından giren, heykelin 4 metre içine uzanan; dik bir açı yaparak 5

metre derine inen ve kör kuyuda sona eren bir geçit. Baraize tarafından 1926 restorasyonunda bulunmuş ve unutulmuştu; ama o

zamanki çalışmalara katılan bir isçi, Muhammed Abd ül-Mahgut Fayet, 80’lerin başında eskileri hatırladı. Giza kompleksinin

yöneticileri onun gösterdiği yeri kazdılar ve deliği yeniden buldular. Neye yarıyor? Resmi açıklama, eski Mısır isçilerinin

inşaat sırasında kullandıkları bir “servis tüneli” olduğu. Bu açıklamayı yeterli olmadığını söyleyenler de var. Öyleyse ne?

Yanıt vermek zor. Sonuç: Sfenks hala bazı sırlara sahip. Yoksa Sfenks olur muydu?

Restorasyonlar

MS 2000 :Sağ arka bacak onarıldı ve kumlardan temizlendi.

Yunan-Roma döneminde kumun gelişini önlemek amacıyla barikatlar kuruldu.

1798 `de Napolyon tarafından temizlik çalışmaları yapıldı.

1978`de Bir isçi tarafından dev heykelin altında bir galeri keşfedildi.Bu su erozyonun ilk kanıtı oldu.

1979`da kuzey kanadı restore edildi.

1981 `de bacaklardan taşlar düştü ve onarım 1987`ye kadar sürdü.

1989`da yeniden sağlamlaştırıldı.

1990`da Getty Vakfı’nın çalışmaları başlatıldı.Bu da Unesco ve Eski Mısır örgütü tarafından yönetildi.

(74)