Menü

İlginç Olaylar – 01

30 Ocak 2017 - İlginç Olaylar

* İkisi de 1865 yılında doğdu. Yedi yaşına bastıklarında ikisi de kimya deneyleriyle haşır neşir olmaya başlamışlardı. Biri Amerika’da diğeri Fransa’da doğan bu iki çocuk, 15 yaşlarında aynı kitabı buldular ve ikisi de bu kitabın etkisinde kaldı. Henri Sainte ve Claire Deville tarafından yazılan bu kitap alüminyumdan bahsediyordu. Mucit karakterli bu iki çocuğun da kitaptan işaretlediği paragraf aynıydı. İkisi de üniversiteyi aynı yıl bitirdiler ve alüminyum ile ilgili o paragrafın düşündürdüğü, ilham verdiği deneylere giriştiler. Geçen zaman içinde aynı deneyleri yaptılar. 23 Şubat 1896 tarihinde de aynı gün elektroliz yoluyla ucuz alüminyum elde etme metodunu buldular. İkisinin buluşlarını hayata geçirmek için ona para yatıracak zengin kimseler aradıkları süre 2 yıl. Aradıkları parayı da aynı hafta içinde buldular. Patent için ayrı ayrı müracaatları da aynı zamana rastladı. Ve işte bundan sonra birbirlerinin varlığından haberdar oldular. 1911’de New York’ta karşılaştılar ve birbirlerini uzun uzun süzdüler… Bunlardan birisi Charles Martin Hall, diğeri Paul Heroult’tu. Bu iki ilim adamı aynı yıl içinde (1914) öldü. İkisi de hemen hemen aynı hayatı yaşamıştı.

* ABD’de Massachusetts Institute of Technology’de okuyan bir öğrencinin tanık olduğu bu öykü, bir tez çalışmasının nelere yol açacağını göstermesi açısından ilginç bir örnek oluşturuyor. Bir lisansüstü öğrencisi bir yaz mevsimi süresince her gün üzerine siyah-beyaz çizgili bir tişört giyerek Harvard futbol sahasına gider.15 dakika boyunca sahayı bir uçtan diğer uca yürüyerek yerlere kuş yemi serper. Bu arada cebinden bir hakem düdüğü çıkartıp öttürür. Yağmur, çamur demeden her gün aynı saatte aynı hareketleri törensel bir ciddiyetle yapar. Derken sonbahar gelir, futbol mevsimi başlar. Harvard futbol takımının ilk maçı oynanacaktır. Siyah-beyaz tişörtlü hakem başlama düdüğünü çalar ve o anda olanlar olur. Yüzlerce kuş sahaya hücum eder ve doğal olarak maç ertelenir. Bu arada öğrenci tezini vermiş ve mezun olmuştur.

* Kazakistan’da 7 yaşındaki bir erkek çocuğun karnında ikizi bulundu. Simkent şehrinde yaşayan çocuğun karnındaki şişliği fark eden
okul doktorunun hastaneye başvurması sonucunda hemen ameliyata alınan çocuğun karnından saçları ve tırnakları uzamış bir cenin çıkarıldı.

* 1981’de ABD’nin Boston kentinde Randolp Matika, yıldırım çarpması sonucu evinin önünde öldü. Matika’nın dul eşi yeniden evlendi. Damat Pepero, düğün gecesi sigara içmek için balkona çıktı. Düşen yıldırım, damadın ölümüne sebep oldu. Kadın sinir krizleri geçirdi. Tedavi için gittiği klinikte bir doktora aşık oldu ve evlendi. Bir hafta sonra bir hastasını ziyarete giden doktor, yıldırım çarpması sonucu öldü.

* İspanya’da İnnece Fernandece isimli bir kadın 11.000 geceyi uykusuz geçirmiştir. Hiç uyuyamayan kadın sadece bir defa tıbbi operasyon sırasında 2 kat anestezi etkisiyle uyutulabilmiştir.

* New York sokaklarının karla kaplandığı soğuk kış günlerinin birinde, ikisi de Amerika’nın değişik bölgelerinde iş gezilerinde olan karı-koca, Florida da buluşup, yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede birkaç gün geçirip dinlenmeye karar verirler. Florida’ya karısından önce giden koca, ertesi gün için eşine de yer ayırttıktan sonra, ona bir e-mail gönderir. Fakat mesaj, adresin bir harfini yanlış yazdığı için karısına değil de, bir gün önce ölen yaşlı bir papazın karısına gider. Papazın en az kendisi kadar yaşlı karısı, bilgisayar ekranındaki mesajı okuyunca korkunç bir çığlık atarak yere düşer. Kocasının ölümünden dolayı zaten çok üzgün olan kadının bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve hemen herkes, yerde yatan kadına yardım için koşuşturmaya başlar. Kadıncağız bir süre sonra kendine gelir ve ne olduğunu soranlara korku içinde bilgisayarı gösterir. Hâne halkı bilgisayara baktıklarında ekranda şöyle bir mesajla karşılaşırlar: “Sevgili karıcığım! Buraya ulaşır ulaşmaz, öncelikle yarın senin gelişinle ilgili bütün işlemleri tamamladım. Sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok çok sıcak… Seni özlemle bekliyorum. Kocan…”

(74)