Bay ve bayan Kirlian’ın yaptığı ilk kameranın şans eseri olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Semyon Davidoviç Kirlian bir
gün elektrikli bir cihaz üzerinde çalışırken şiddetli bir elektrik çarpması geçirmişti. O günlük işlerini bırakıp evine
gitti. Karısı Valentina, üzerinde çalıştığı bir fotoğraf işinde kendisine yardım etmesini istedi. Semyon birkaç yeni film
aldı ve üzerine resim çekilmiş filmlerin yerine bunları taktı ve filmleri banyo etmesi için karısına verdi. Sonunda, filmler
onları hayrete düşürdü. Negatiflerde mavi, sarı ve diğer renkler açıkça görülüyordu.
Semyon’un geçirdiği şiddetli elektrik çarpmasının onda, ‘enerji yüklü’ellerinin temasıyla yeni filmlerde bir görüntü
bırakmasına yol açabilecek bazı ‘değişikliklere’neden olduğu sonucuna vardılar. Kirlian’ların, ruhun fotoğrafını çektiği
söylentisi yayıldı. Bu, 1939 yılında olmuştu. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması yüzünden keşif gizli tutuldu.
Kamera başlangıçta, bitkilerin veya onların bazı kısımlarının, özellikle yapraklarının fotoğraflarının çekilmesinde
kullanıldı. Bu konuda pek çok şey yazılmıştır. Canlılık durumlarına göre çevreye yayılan auranın görülebildiği yaprak
fotoğrafları, magazinlerde bile sık sık yer alıyordu. Yaprak bitkiye bağlıyken koparıldıktan hemen sonra ve epeyce zaman
geçtikten sonra bu fotoğraflar çekiliyordu.
Aurada çok açık bir değişme görülüyor ve yaprak kurudukça aura yavaş yavaş kayboluyordu. ‘Hayalet Yaprak Etkisi'(Phantom
Leaf Effect) olarak bilinen bu olay, medyumların öne sürdükleri iddiaları kanıtlar nitelikteydi. Çünkü medyumlar,
uzuvlarından biri kesilmiş kişilerin, kesilen uzuvlarının ‘hayaletlerini’gördüklerini söylüyorlardı.
Kirlian Kamerası’nın Yapısı
Kirlian Kamerası cansız nesne veya canlı varlıkların fotoğraf görüntülerinin yüksek değerli bir elektriksel alan vasıtasıyla
elde edildiği cihazdır.
Teknik bakımdan, bu görüntülerin elde edilmesinde kullanılan iki metot vardır. Birinci metot, söz konusu nesneye kuvvetlice
elektrik vermek ve ondan yayılan radyasyonun karanlıkta normal bir kamera ile fotoğrafını çekmekten ibarettir. İkinci
metotsa nesneye birinci metotta olduğu gibi doğrudan değil de, nesnenin çok yakınına yerleştirilmiş voltajı farklı bir veya
iki tane metal plakadan geçirilen yüksek gerilimli akım uygulanır. Bu metotta kamera kullanılmaz; hassas fotoğraf materyali,
nesneden doğrudan doğruya görüntü alacak şekilde düzenlenir.
Birinci metot (en azından teorik olarak) daha kapsamlı görüntülerin elde edilmesini mümkün kılar. İkincisi, daha düşük güçlü
elektrik kullanarak çok daha fazla ayrıntının görülmesini sağlar. Bu nedenle deneycilerin çoğu güvenlik ve kullanım
kolaylığı açısından birinci metottan vazgeçerek ikincisini tercih ederler.
Cihaz metal plakaya yüksek gerilimli elektrik impulsları sağlayacak şekilde düzenlenmiş bir araçtır. Bu metal plakaya belli
bir poz süresince yüksek gerilimli impuls uygulanır ve daha sonra üzerine obje konulup pozlandırılmış olan fotoğraf kağıdı
banyo edilir. Banyo sonucunda fotoğraf kağıdı üzerinde; renkli fotoğraflarda mavimsi menekşe rengi haleler, siyah-beyaz
fotoğraflarda ise, fırça veya tüy görünümünde karakteristik bir siyahlıkta ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’deki ilk Kirlian Fotoğraf Makinası 1983 yılında Altan YILDIZ tarafından İstanbul Teknik üniversitesi Elektronik
Mühendisliği’nde okuduğu yıllarda gerçekleştirilmiştir. Kendisi çeşitli fotoğraf çekme parametreleri ayarlanabilen bir
makine ile yüzlerce canlı ve cansız obje üzerinde çalışarak fotoğraflar çekmiştir.
İnsanda değişik şekillere bürünen bir enerji realitesi bulunur; yani fiziksel, elektriksel, biyoelektriksel, biyoenzimatik
enerjiler. Bu enerji formları karşılıklı olarak birbirine dönüşmektedir. Her canlı hücre bir şebekeye bağlıdır. Bir bakıma
hiçbir hücre gerçekten bağımsız değildir. Bu şebeke sadece kan dolaşımıyla bağlantılı, kimyasal veya biyokimyasal olmakla
kalmaz, her şeyden çok sinirlerle ilgili bir şebekedir, çünkü tüm hücrelerin biyokimyası en başta sinir sistemiyle
yönetilmektedir. Sonuç olarak vücudumuzda tüm organlarımızı saran ve fiziksel, kimyasal, hücresel düzeyde, motor düzeyde ve
bunlara benzer şekilde değişebilen bir ‘sinir sistemi’enerjisi mevcuttur.
Akupunkturun temeli olan Çin Tıbbı kesin bir tavır alarak bu enerjinin insan bedeninde sürekli olarak tek yönlü aktığından
söz eder. Bu enerji insan bedeninin sinir ağı boyunca daima akmaktadır. Dediklerine göre, kendi başına bir varlık olarak
izole edilmiş halde onu asla bulamayacağımızdan dolayı bu sinirsel enerjiyi aramak zaman kaybıdır, çünkü biyoelektrik türden
son derece süptil bir enerjidir. Ancak, kimyasal ve biyokimyasal değişiklikler oluşturarak varlığını hissettirir. Bununla
beraber öyle görülüyor ki, insan bedeninin dış yüzünde cilt üzerinde akış yolları boyunca da kendini gösterebilir. Bu akış
yollarında, elektrik akımının geçmesine karşı daima daha az direnç mevcuttur.
İnsan, enerjinin yanı sıra, beyni ve fizik bedeni ile ‘tüm olmaya’şartlanmıştır ve öyle yönetilmektedir. Bedenli varlığın,
hayatta kalması için ihtiyaç duyduğu bir psişe-can vardır.
Bu psişe-can ‘aura’olarak tanımlanmıştır. Fizik bedenin içini doldurup dış yüzünü de sarar. Fizik bedenimizle diğer bir
canlıya yaklaşıp ona dokunduğumuzda enerjimizi de, aynı zamanda o canlı ile irtibata geçiririz. Bu durumda bir biyoenerji
diğer bir biyoenerji ile temas etmiş olur ve böylece, bir enerji alışverişine yol açılır. Cansız nesnelerle temas konusunda
daha çok bizim enerjimizin onlara nakli söz konusu olur.
Beyin, dolayısıyla düşüncenin aktivitesini irade ile yönlendirmek suretiyle bu enerjiyi etkilemek mümkündür. İrade olmazsa
hiçbir şey yapılamaz. İrade enerjiyi yoğunlaştırıp tek bir hedefe sevkeder. Yoga ve bazı teknikler bu amaca ulaşılmasında
yardımcıdır. Bu olay, aynı zamanda deneysel olarak da ispatlanabilir, yani ele aldığımız ünlü Kirlian fenomeni ile. Örneğin
bir mıknatıstan yayılan elektromagnetik alanları çıplak gözle görmemiz mümkün değildir, ancak demir tozlarıyla bu magnetik
alanın ışıma çizgilerini takip eden harikulade şekilleri görebiliriz.
İşte Kirlian fotoğraf tekniği de benzer bir prensiple çalışır. Normalde göremeyeceğimiz biyoenerji alanımız, özel bir
elektrik alanı içine alınarak sınırları ve çeşitli ışıma şekilleriyle fotoğraf kağıdı üzerinde açıkça görünür hale
getirilmektedir.
Bedenimizden yayılan enerji radyasyonunun, fotoğrafta görüldüğünden çok daha uzağa yayıldığını kabul etme eğilimindeyiz.
Üstelik bu radyasyon üzerine zihinsel bazı enformasyonların da eklenmesi sonucu, sözgelimi telepati, ruhsal şifa vb.
parapsikolojik olaylar daha rahat açıklanabilir ve anlaşılabilir hale gelir.
(38)