Menü

Mayalar Neden Yok Oldu?

30 Ocak 2017 - Eski Uygarlıklar

Yüzyılın başından beri bilim adamları Mayalar´ın kim olduklarını, nasıl yaşadıklarını, ve uygarlıklarının bir anda neden yok

olduğunu araştırıyorlar. Bu garip uygarlık MS 300´lerde dünyanın en gelişmiş uygarlığıydı ama dünyanın güneşin çevresinde

365 günde döndüğünü dahi bilen Mayalar tarihin en kanlı kasaplarıydılar ve yemeklerini dahi yarım bırakarak birden yok

oldular. Bilim Mayalar´ın bilimi ve kültürü vardı, onlara bu bilgiyi kim öğretmişti?

Guetamala ormanlarındaki, kan kırmızı rengindeki piramidin önünde, büyük bir kalabalık saatlerdir ayakta bekliyordu. Kimse

kıpırdamıyordu; tüm gözler, piramidin doruğundaki ataların bilgileriyle dolu süslü kafatasındaydı. Kalabalık kralın

hareketlerini göremiyor fakat dinsel bir ayin olduğunu anlayabiliyordu. Kral yanardağda oluşan keskin taşları alıp penisini

delecek ve sonra yaranın üstünü bir iple bağlayıp; kanın ağaç kabuğundan yapılmış kaba akmasını sağlayacaktı. Daha sonra

bunu alıp, bir ateş yakacak, bu ateşten yükselen duman aracılığıyla iblisle konuşacaktı. Ve Kral, ortaya çıktı peştemalinin

altından kanlı elini göstererek, atalarının mesajını daha öncelerde de olduğu gibi yine haykırdı; ”Savaş için hazırlanın”

Kalabalık, neşe içinde tekrarladı. Artık kan dökme zamanı başlamıştı.

Savaş, onların yaşamıydı…

Mayalar kimdi? İnanılmaz büyüklükteki piramitleri Amerika’nın ortasına inşa eden ve sonra birdenbire terkedip kaybolan bu

insanlar kimdiler? Neden o garip dinsel kurallara inanıyorlardı? Bu sorular bugüne kadar sayısız bilim adamının zihnini

kurcaladı.150 yıl geçtikten sonra Maya’lar daha anlaşılır olmaya başladılar. Artık, Maya’ların MS. 250-900 arasında

yaşadıklarını, dönemlerinin en gelişmiş yazı sistemini bulduklarını, matematikle ilgilendiklerini , astrolojik takvimler

oluşturduklarını ve piramitler inşaa ettiklerini biliyoruz. Bugüne örnek olacak mimari örnekler bulundu. İnşaatlarını,

yağmur ormanlarına zarar vermemek için belli zamanlarda yapıyorlardı. Mayalar doğallığın bozulmaması için bize iyi bir ders

vermişlerdir, Güney Belize’nin orman kaplı dağlarında; yeni bulunan dört Maya kenti gösteriyor ki; Maya’lar buralarda

yaşamaktan kaçınmışlardı, işte buraları 900’lü yıllarda yokolan Maya’ların toplumsal yaşamları hakkında henüz çözülememiş

bir çok soruya ışık tutacaklardı. ”National Geographic” yazarlarından arkeolog George Stuart; ”Her sabah uyandığımda

Maya’lar hakkında ne kadar az şey bildiğimizi düşünüyorum, bu tropik iklimde nasıl yaşadıklarının %1 ini ancak biliyoruz”

diyordu. Kısıtlı imkanlara rağmen, arkeologlar, sanat tarihçileri, yazıt uzmanları, antropologlar, coğrafyacılar, ve dil

uzmanları yıllardır Maya’ların peşinde. Ortada, Mayamanik bir durum var; Tennesse Üniversitesi arkeologlarından Arthur

Demarest son 4 yıldır Kuzey Guetemala’da Maya kenti Dos Pilas’ı inceliyor. Demarest´e göre ormanın içinde kayıp kentler var;

buralarda çözümlenemeyen yazıtlar bulunuyor ve bu yazıtlar Maya’ların ani yok oluşunu açıklayabilir. Ortaya çıkan bilgi

patlaması, şiddetli tartışmalar yarattı. Herkes kimin kuramının doğru olduğunu tartışıyor. Yine de uzmanlar bir görüş

üzerinde fikir birliğine vardılar; savaş, Maya halkının oluşmasında ve yaşamında kilit noktaydı.

Maya kentleri yaşamak için değil miydi?

Maya’ların spordan dine kadar her konuda işkence ve kurban törenleri düzenliyorlardı. Meksikalı Antropolojist Carlos

Navarette “Bu, Mayayla ilgilenenleri şok edecek bir iddiadır” diyor. Klasik Maya Kültürü’nün oluşmaya başladığı MS 250´den

sonraki yüz yıllarda, küçük çatışmalardan, büyük savaşlara dönüşen kabile çekişmeleri, görkemli kentlerin hayalet kasabalara

dönüşmesine neden oldu. İlk batılı araştırmacılar olan Stephens ve Latherwood, büyüleyici diye tanımladıkları Copan,

Palenque, Uxmal ve diğerleri hakkında kitaplar yazmaya başladılar. Stephens’in yazdığı başarılı kitaptan sonra onu,

Catherwood ve diğer yazarlar takip etti. Sonraki yarım yüzyılda Popol Vuh (Mayaları anlatan kutsal kitap) ve “Relacion de

las Cosas de Yucatan” adlı kitaplar yayımlandı. 16. yüzyıldan sonra piskopos Diego de Landa, Maya kültürüne karşı İspanyol

zaferlerini anlatan bir kitap yazmıştı. 1890’larda ise, İngiliz araştırmacı Alfred Maudslay değişik kaynaklardan derleyerek,

Maya kentlerinin mimarisini anlatan bir kataloğu oluşturdu. Tüm bilgiler, 19. Yüzyıl bilginlerini hiyeroglif yazılarını

yorumlamaya, Mayaların tarihini yeniden incelemeye ve bu toplumun neden yok olduğunu araştırmaya itti. 20. yüzyılın ilk

yarısında daha çok kazılar ve kataloglar yapıldı ama hala ortaya ciddi bir şey çıkmamıştı. 1950’lerde Carnegie

Enstütüsü’nden J. Eric Thompson ve Slyvanus Morley, bölgeyi incelemeye aldılar onlara göre bulunan kentler, yaşamak için

değil dinsel ayinler için yapılmıştı. Yazıtlarda astronomi ve takvim çalışmaları yer alıyor fakat tarihi olaylar, çiftçilik

yöntemleri ve tarımdan bahsedilmiyordu. Böylece bu mekanların sadece özel durumlar ve çalışmalar için yapıldığı

kanıtlanıyordu. Morley ve Thompson; Mayaların yok oluşlarına ait bilgileri antik kentlerden elde edemeyeceklerini

düşünüyorlardı. Çağdaş bilginler ise, daha iddialı ve umutludur ama modern teknoloji gibi bir de avantajları var; radyo

karbon testi gibi… Dos Pilos’ta çalışan Arthur Demarest MS. 761’den önce ve sonra olarak Mayaların tarihçesini iki bölüme

ayırdı. 761’den önce savaşlar düzenliydi; kabileleri tek bir yönetim altında toplamak için yapılırdı. Ama 761’den sonra

savaşlar; kabile üstünlüğüne ve malların yağmalanmasına dayanmaya başladı. O yıl, Dos Pilos Kralı kabilelere dur demek için

savaş açtı ama Tamarindito’da yakalanarak kurban edildi. Demarest’e göre; bu dönemden sonra ortaya çıkan soylu kanun

yapıcıları, çıkar uğruna birbirlerini yemeye başladılar ve güçleri çok arttı. Böylece sivil iç savaş başladı; işte bu da

Mayaların sonu oldu ve buna benzer olaylar başka bölgelerde de yaşandı.

Susuzluk ve nüfus patlaması kuramları;

Florida Üniversitesi arkeologlarından Arlene ve Diana Chase’e göre Belize’de yaptıkları araştırmaların sonucunda, kabile

savaşları Mayaların sonunu hazırlamıştı. Bu iki arkeolog, kazılarda binalar üzerinde hasarlar tespit etmişler ve gömülmemiş

bir çocuk iskeletiyle, silahlar bulmuşlardı. Bir çok uzman yok oluşun nedenini savaşlara bağlarken, başkaları bunun tüm

hikaye olmadığını düşünüyorlar. Diğer neden; yağmur ormanının ekolojik dengesindeki ani bir bozukluk olabilirdi. Arizona

Üniversitesi arkeoloğu Patrick Culbert; “Yeraltı çalışmalarından anladığımıza göre, neredeyse orman tamamen yok olmuş”

diyordu.Su sıkıntısı, yok oluşlarında rol oynamış olabilirdi. Cincinnati Üniversitesi arkeologlarından Vernon Searborugh

ise, Tikal’deki kazısında gelişmiş kanalizasyon sistemleri buldu. Yılın 4 ayı yağmurlu bir bölgede yaşayan bu insanların ani

bir susuzluğa uğramaları gerçekten yok oluş nedeni olabilirdi. Bir başka neden nüfus patlaması olabilir, yirmi kentten

toplanan verilerden anlaşıldığına göre km kareye 200 insan düşüyordu. Culbert’e göre; endüstrisi olmayan bir toplumda nüfus

bir sorun olabilir. Araştırmacılar, kazılarda, iyi gelişmemiş çocuk iskeletleri buldular, bu da yetersiz beslenmenin

göstergesiydi. Yine Culbert, böyle karmaşık ve kalabalık bir toplumun çöküş nedeninin; savaş, çılgın bir kral, açlık ya da

susuzluk olabileceğini düşünüyor ve ekliyor “Böyle bir toplumun çöküşü için milyonlarca neden söylenebilir.” .

Takvimi ve diş dolgusunu bilen insanlar;

Bu çöküşten çıkarılacak ders nedir? Birçok uzman, çevreci mesajlar veriyorlar; Culbert; “Nüfus patlaması, ekolojik rengeyi

bozdu ve milyonlarca insan öldü.” diyor. National Geographic dergisi yazarı George Stuart; bu fikre katılıyor ve bu

bilgilerin günümüz dünyasının sorunlarını yeterince çözemese bile önemli uyarılarda bulunduğunu düşünüyor. Ona göre en

önemli mesaj, yağmur ormanlarını kesmemek ama diğerleri bundan pek emin değil. Hiyeroglif uzmanı Stephen Houston de,

Mayalardan daha pek çok ders alınacağı düşüncesinde; ”Çok farklı bir toplumdular ve onları bir arada tutan çok başka bir

şeydi”. Arkeologlar, Mayaların gerçekten farklı bir toplum olduğunu, onların günlük yaşamlarından çıkarıyorlar. Mezarlarda

bulunanlar, gömütler, alelade evlerin mimarisi ve bulunan duvar resimleri; ortalama bir Maya gününün nasıl geçtiğini bizlere

gösteriyor. 5-7 kişiden oluşan tipik bir Maya ailesi kahvaltıda sıcak çukulata, yeterince zengin değillerse haşlanmış mısır

ve şeker kamışı yiyorlardı ve “atole”denilen bir içki içiyorlardı. Genelde evler tek odalı ve çamur sıvalıydı. Büyük

olasılıkla gün içinde mısır, bezelye, tavşan ve hindi yiyorlardı. Hasat mevsimi erkekler tarlalarda çalışırken, kadınlar

evde yemek pişiriyorlardı. Günün sonunda tüm aile evde toplanıyor ve evin reisi küçük bir dini ayinle atalara dua ediyordu.

Zamanlarını sadece tarımla geçirmiyorlar, piramitler ve tapınaklar inşa ediyorlardı. Genelde düğün törenlerine ve

kutlamalara katılıp, astrolojik ve takvimsel çalışmalara katılıyorlardı. Böyle zamanlarda kral kurbanlar kesiyor ve top

oyunları düzenliyordu. Kaybedenler piramide asılıyor ya da kurban ediliyordu.

Çiftçiler bu günler için yemek hazırlayıp, standlar açıyorlardı. Mayalar´ın gelişmiş bir estetik anlayışı vardı. Yale

Üniversitesi antropoloğu Michael Coe “Mayalar” adlı kitabında; ”Aileler çocuklarının burunlarına onların gücünü artırıcı

süsler takarlardı” diye yazıyor. Mayalar aynı zamanda bebeklerin iskeletlerine şekil vermek amacıyla onları sararlar ve koni

şeklinde bir şapka takarlardı. Belki de günümüzün beşik ve kundak alışkanlığı onlardan miras kalmıştır. Bazı araştırmacılar,

bu şekildeki kafataslarının bu alışkanlığın sonucu olduğunu ileri sürüyorlar. Mayalar dişlerini bazen “T” şeklinde bazen de

delerek doldururlardı (anestezi yapıp yapmadıkları kesin değil). Dişlerini çoğunlukla değerli taşlarla en çok da yeşimle

kaplarlardı. Coe’ya göre; genç erkekler evlenene kadar kendilerini siyaha boyuyorlar daha sonra ise değişik dövmelerle

süsleniyorlardı. Bu bilgiler sadece bulunan nesnelerden değil geride bıraktıkları hiyerogliflerden de öğrenildi.

“Birden beyin kanallarım açıldı…”

Maya yazıtları, çeşit ilgi alanları oluşturdu. Güney Alabama Üniversitesi sanat öğretmeni Linda Schele eski yazıtlar

konusunda birdenbire ortaya çıkan ilginç bir örnektir. 1970 yılında Meksika ziyaretinde, Palenk konferansında Schele; 7.

Yüzyıl başlarından 8 Yüzyıl sonlarına kadar yaşayan yasa yapıcıların kanunlarını 2.5 saat süren bir konuşmada açıkladı ve

bunlar doğruydu. Bu nasıl olmuştu? Çünkü Schele bir amatördü; Profesyoneller kabartmaların açıklamasının bir çeşit içgüdüye

ve sezgiye bağlı olduğunu söylüyorlar. Verilen yazı sistemine uyularak çözülmüş olabileceğini de ekliyorlar. Linda Schele;

“Aydınlanma dakikaları kariyerimin dönüm noktasıydı. Birden beyin kanallarım açıldıve herşey yerli yerine oturdu” diye

anlatıyor. Bu olaydan sonra, bir çeşit dil çözüm devrimi başladı. Bölge genç tarihi yazıt uzmanları ile doldu. 34 yaşındaki

Stephen Houston ile 28 yaşındaki David Stuart’da bunlara dahildi. Kariyerlerine çok küçük yaşlarda başlamışlardı. Maya

arkeoloğu George Stuart’ın oğlu ilk Maya gezintisini 3 yaşındayken yapmıştı ve 1984’de 18 yaşındayken çözdüğü bir Maya

grafiğiyle, Mac Arthur Derneği tarafından en genç yazı çözücüsü ve dahi ilan edildi. Stuart’ın sonraki projesi şimdiye kadar

çözülmüş tüm Maya yazıtlarını inceleyen bir katalog yapmak. Neredeyse yüzyıllık bir çalışma bu ve genç Stuart; ”Bu çalışma

benden sonra da aranan bir kaynak olacak” diyor.

Bir uygarlığın umutsuzluğu ;

Bir çok örnekte görüldüğü gibi kabartmalarda propaganda da var; düşünün, Körfez Savaşı’ını anlamak için Saddam’ın

konuşmalarının duvarlara yazıldığını… Arlen Chase; Mayalar´ın politik ve sosyal yaşamlarını çözmek için bu yazıtları

okumanın yeterli olduğunu, arkeolojinin bunların sağlamak için gerekli olduğunu ifade ediyor. Houston ise, yazıtların

propaganda ile dolu olduğunu ama yine de bir toplumu anlamak için yararlı olduğunu söylüyor. Maya yazıtlarını deşifre etme

üzerindeki tartışmalar sürüyor, ve hiçbir zaman nihai çözüm bulunmayacak. Çünkü yeni bulgular farklı bakış açıları

getiriyor. Chase’in araştırmalarına dayanarak söylenebilir ki, Mayalar orta sınıf bir toplumdular. Mezar kazıları, yaşam

tarzlarının, bilimsel yönleri kadar gelişmediğini gösteriyor. Kimyasal toprak araştırmaları, iskelet incelemeleri bize

onların hastalıklarını, tarım yöntemlerini hatta iklim koşullarını bile gösteriyor. Birçok araştırmacı ve bilim adamı hala

Mayalar´ın yokoluş gizeminin peşinde. David Freidel, Mayalar´ın tarihte eşine az rastlanan bir umutsuzluğa düşmüş oldukları

görüşünde; ona göre, geçmişe bakıldığında Mayalar´ın ulaştığı bilimsel ve toplumsal düzeyin nedeni, hayalgücü ve reel

eylemin dışındadır çünkü onlar yaşamı anlamlı kılmak istiyorlardı. Mayalar´ın birden yokoluş nedeni veya nedenleri hala

bilinmiyor, dev bir uygarlık nasıl ve neden kayboldu? Uxmal´da yarısı yenmiş yemek tabakları hala durmaktadır; kimden ya da

neden kaçtılar ve en önemlisi şu anda onların kalıntıları nerede?

Meksika’daki tur rehberleri bir öykü anlatırlar. Bir turist, korku içinde piramitlere bakar ve rehbere dönüp; ”Bu binaların

hepsi çok güzel, fakat tüm insanlar nereye gitti?” der. Rehber kafasını alaycı bir şekilde sallayarak cevap verir; “Şu anda

bir Maya ile konuşuyorsun, bizler hala buradayız hiç bir zaman burayı terk etmedik. Yaşanan karmaşa,Maya bilmecesinin

kalbindedir. Bilim adamları binlerce yıl öncesindeki Maya İmparatorluğu´nu araştırırlarken bugün Guatemala çevresinde

1.200.000, Belize çevresinde ise, 5.000.000 Maya insanı yaşıyor. Etnik olarak, onlar dünyanın en gelişkin imparatorluğunu,

Orta Amerika’da kurmuş insanların soyundan geliyorlar. Maya kalıntılarını gezmeye gelen birçok turist Orta Amerika’da eski

Mayaların torunlarının yaşadığını öğrenseler şoka girerlerdi. Yüzyıllardır olagelen kültür etkilenmesinden sonra Orta

Amerika’da Mayaların torunları yeni bir kültür yaratarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Orta Amerika’da yaşayan Mayaların

torunları şimdi sadece gelen ziyaretçiler için atalarının kıyafetlerini giyiyorlar. 1992´de Orta Amerika’nın yerlileri olan

Maya halkına karşı Meksika devleti tarafından zulmedildi, yapılanlar, insan haklarına aykırıydı.1990’daki toprak kavgasında

11 kişi, bundan iki yıl önce de Maya halkından 100 kişi yakalanmış ve işkence edilmişti. 30 saat boyunca hiç bir tıbbi

müdahale olmadan aç bırakıldılar ve Mayalar, 140.000 Guetamalalıyı öldürecek gerilla savaşına başladılar. Hükümet onların

köylerini yaktı.16.yy’da İspanyol istilası sırasında birçok yerli, dini inançlarından uzaklaştırılmışlardı. Kabartmalar

yıkılmış, dini inançlarına ait olan herşey misyonerler tarafından harap edilmişti. Yeni koloniler kurmak için köle gibi

çalıştırıldılar. 400 yıl boyunca İspanyollar tarafından ezildikten sonra Meksikalılar tarafından işgale uğradılar ve hala

öyleler… Bugün Meksika Hükümeti, insan hakları adına Mayalara eşit şans tanıyacaklarını açıklamasına rağmen; Mayalar hala

sosyo ekonomik sıranın en altındalar. Chipas’ta 9 tane yerli dili konuşuluyor ve Mek

(145)