Menü

Meditasyon

30 Ocak 2017 - Kişisel Gelişim

Meditasyon, bir şey üzerinde derin ve kapsamlı bir şekilde düşünmek demektir. Bir şeyin asıl gerçeğine kavuşmak amaç ve umuduyla, zihne dolan gereksiz fikirleri geri göndererek, o anda cevap beklenen sorunun açıklığa kavuşturulmasına çalışmaktır. Daha da açacak olursak insanin asıl ruhsal benliğiyle irtibata girmesidir. Asıl hedeflenen amaç bu olmasına karşın, her zaman bu amaç gerçekleşmez. Bu uygulama metodunun Hint Dinleri’ndeki ibadetlerin önemli bir kısmını teşkil ettiği söylenirse de, sadece Hint Dinleri ile kısıtlı kalmamıştır. Söz konusu teknikler birçok toplum tarafından kendi dinsel ve geleneksel anlayışlarına uyarlanarak kullanılmıştır.

Uygun bir teknik seçildiği taktirde meditasyonun insanlar üzerinde sağlayabileceği olumlu etkileri maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Vücut ve beyin üzerinde bir rahatlama etkisi.

2. Sinir sisteminin gerginlikten kurtularak daha dengeli bir zihinsel yapının oluşmasıyla, yaşam içinde karşılaşılan zorluklara dayanabilme ve bu zorlukların üstesinden gelme yeteneğinin gelişmesi.

3. Zihinsel ve fiziksel enerjinin artışı,

4. Sezgilerin kuvvetlenmesi ve içe doğuş tarzında bir takım bilgilerin kendiliğinden elde edilmesi.

Düzenli olarak meditasyon uygulayan kişinin uykuya olan ihtiyacında bir azalma görülür ve daha az uyuyarak yaşamını sürdürebilir. Ancak, meditasyon herkeste aynı etkiyi yaratmaz.Aynı metot bir kimsede gerek zihinsel, gerekse fiziksel yönde son derece olumlu gelişmelere sebebiyet verirken, başka bir kimsede çok ciddi zihinsel bozukluklara sebebiyet de verebilir. Herkesin bünyesine uygun meditasyon seçme işlemi, meditasyonu uygulatacak kişi tarafından yapılmalıdır. En riskli çalışmalar ise, belirli kelimelerin tekrar edildiği mantraya dayalı metodların uygulandığı tekniklerdir. Ülkemizde en fazla bilinen ve uygulanan meditasyon tekniği; mantraya dayalı bir teknik olan “Transandantal Meditasyon”’dur.

Meditasyon esnasındaki düşünme eylemi eforsuz bir eylem olarak tanımlanır. Kendiliğinden bir akış içinde, belli bir ilham alınarak yeni şeyler öğrenme ve kavrama imkanı sağlanabilir. Arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşılıp karşılaşılamayacağını belirleyen nokta işte burasıdır. Meditasyon esnasında zihin ve beden serbest tutulur. Düşünce bir an için, kendi konusunun dışına çıkma eylemi gösterirse, aklın müdahalesi ile sükuneti yitirmeden yeniden ilk konuya geri dönülür. Burada esas olan, Sükunet içinde kalabilmek ve konuyla ilgili sezgileri alabilmektir.

Tufan öncesi uygarlıklardan olan Atlantis ve Mu Uygarlıkları’nda, Aztek, İnka, Mayalar, Avusturalya Yerlileri,Afrika Kabileleri ile Avrupa ve Asya’daki toplumlarda kısmen metotları değiştirilerek ama temel metot aynı kalmak üzere, yaklaşık 100 civarında meditasyon yapma çeşidi vardır.İslamiyet’in Tasavvufi çalışmalarında ve özellikle de Sufi ekollerinde meditasyondan yararlanabilmek için, çok kapsamlı ve çok değişik teknikler geliştirilmiştir.

Bireylerin belli sırlara kavuşabilmeye yardımcı olabilmek için bir zamanlar kullanılan bu teknikler, Sufi Okulları’nda, eğitilmekte olan öğrencinin üzerinde son derece yararlı sonuçlar meydana getirebiliyordu. Diğer toplumların inisiyatik gizli yani batıni çalışmalarında olduğu gibi gerçekten de, bu teknikler Sufi Okulları’nda, bireyi özgür bir hale getirerek, bireyin kendisiyle, asıl benliği arasındaki köprüyü kurmasına yardım ediyordu.O dönemde uygulanan bu teknikler, bireyin içsel gelişmesinde, sırlara kavuşmasında ya da günümüz anlayışıyla ifade edilecek olunursa; “kendini tanıması” ve “kendini bilmesi” yolunda yapılan çalışmalarından sadece bir tanesiydi. Bu tekniklerin son derece dikkatli uygulanması gerektiğini çok iyi bilen o devrin mürşitleri, müritlerini sürekli olarak kontrol ederlerdi. Çünkü, o dönemlerde bu başarılı çalışmaların yürütüldüğü zamanlarda bile, bu çalışmalardan zarar görenler olmuştur. Zikir çalışmalarına hangi öğrencinin ne zaman başlaması gerektiğini, ne kadar süre ile günde kaç defa uygulanması gerektiğini ve bu zikir çalışmasında hangi öğrencinin hangi mantrayı kullanacağını büyük bir titizlikle belirlerdi. Zaman zaman tehlikeli bir gelişme fark ettikleri an, belli bir süre, o öğrenciye zikir çalışması derhal bıraktırılırdı. Hatta uygun görmedikleri bazı öğrencilerine hiçbir zaman zikir çalışmaları yaptırılmazdı. Eski devirlerdeki bütün toplumlar, konunun ciddiyeti üzerinde ve doğurabileceği arzu edilmeyen sonuçlarla öğrencilerin karşılaşmamaları için büyük bir titizlikle durmuşlardır. Örneğin Buda, öğretisini çevresine aktarırken; anlayışta, düşünmede, konuşmada, davranış biçimlerinde, geçim düzeninde, manevi çabada, konsantrasyonsa ve meditasyonda yapılabilecek yanlışlıklara insanların dikkatlerini çekmiştir.

Sufi Okulları’nda Tanrı’nın isimleri, en çok kullanılan temel mantralardandı. “La ilahe illallah”, “Ya hay” gibi mantralar; Sufi Dervişleri’nce en fazla kullanılan, tercih edilen zikirlerdi. Sufiler genellikle bir merkez etrafında daire şeklinde halka oluştururlar; bazen oturarak, bazen ayakta ritmik hareketlerle toplu halde bu zikir çalışmalarını gerçekleştirirler.

(32)