Menü

Merkez Bilgi Alanı Vakfı – 12

30 Ocak 2017 - Merkez Bilgi Alanı Vakfı

MERKEZ BİLGİ ALANI VAKFI – 1999
Derin Felsefe Semineri Dizisi: 22 / Nisan / 2002
KONU: B / 02
BİLGİ ENERJİSİ / 05.
(Bilgelik – Tebliğ / Vahiy – Medyomluk Mekanizması – Sembolizm)
Konuşmacı: Nurettin ERSOY
İrticalen yapılan konuşmaların kaset deşifrasyonlarıdır.

N.E.: Varlığın kendini bilgi olarak görebilmesi, o bilgi ile gerçek irtibatı kurması manası taşır… Varlığın, bilgi ile teması ayrı bir konudur, uzun yıllar bilgi ile haşır neşir oluşu ayrı bir konudur… Varlığın kendini bilgi olarak görebilmesi apayrı bir konudur… Bilgi ile temasın sonsuz skalatik seviyelerde mümkün olabildiği bir alan içerisindedir dünya beşeri… Yüzeysel ve güncel bilgi onun her an muhatap olduğu, her an temas ettiği bir rahmet deryasıdır… Ama bu yüzeysel ve güncel bilgiden nasiplenebilen daha doğrusu onunla hakiki teması kurma imkanını yakalayabilen bir insan ancak onun sayesinde ağır bilgiye yani idrak taşları oluşturucu bilgiye doğru gidebilir ki, bu da yine nihai olmayan sürekli bir skalatik yapıdır… Gidebildiğin kadar gidebilirsin…

Asla biten, nihayetlenen bir mekanizma değildir… Bu gidiş işte varlığın bir süre sonra idrakler edinerek, bu idrakleri de şuur alanına damlatarak, şuur alanına dahil ederek geri dönülmez bir belirleyicilik kazanmasına sebep olur… Biz buna şuurlanma diyoruz, biz buna idraklenme daha doğrusu idrakler sonucu şuurlanma diyoruz… Biz buna aydınlanma diyoruz… Diğer bir tebliğ ifadesi ile

“Varlığın kendisini bilgi olarak görebilmesi, ancak bütün bedenleri arasındaki sirkülasyonun vuku bulması neticesi ortaya çıkabilecek bir husustur…” diyor.

Bu nasıl bir şeydir..? Şimdi bunu da çizerek bir şeyler anlatma gereği hissediyorum… O da nedir..? Şöyle bir beşer varlığı düşünelim, şuraya da kullanmadığımız ambalajında olan kısmımızı koyalım… Şimdi, varlık yapımız biliyorsunuz, bir fizik beden ile kendimizi o zannettiğimiz mutat hayat içerisinde bir yapı ile en kaba yapımız ile belirgindir ve biz dünya tekamül sahasında gelişim ortamında bir fizik beden ile hareket ederiz… Hareket çok önemli bir gelişim aracıdır… Yalnız biz bu fizik bedenin dışında bedenler bahsinde anlattığımız bu bedenin dışında çok önemli süptil bedenlere doğru giden bir bedenler dizisine sahibiz… Bizim fizik bedenimiz yani dünyaya ait çamurdan yapılmış ifadesi ile vurgulanan dünya maddesi ile oluşmuş yani hava, su, toprak, ateş diye dünyadaki çok önemli maddeler bir araya gelerek meydana getirmiş olan bu dünya maddesine ait bizim aracımız olan fizik bedenin hemen dışında bir bedenimiz daha var… Bu da yine dünya maddesi ile Eterik bedenimiz ki bu da dünyaya ait… Fakat bunun özelliği beş duyu ile algılanamıyor… Yani gözle göremiyoruz el ile tutamıyoruz ve dokunamıyoruz bu bedene… Eterik beden genelde fizik bedenin iki ile üç santim dışında bulunan ve dünyaya ait olan yani dezenkarne olduktan sonra alıp götüremediğimiz kısmımızdan biridir… Bu bedenin dışında çok önemli bir bedenimiz daha var bundan daha geniş ve zaman zaman genişleyen daralan bir özellikte… Bu bedenimizin adı astral bedenimiz… Diğer bir ifade ile duygu bedenimizdir… Bu duygu bedenimiz ise, eterik bedenin iki-üç katı çok gelişmiş varlıklarda daha da geniş oln yaklaşık olarak 50 cm ye kadar genişleyebilen bir beden… Bu bedeninde dışında yine varlığın gelişimine bağlı olan bir zihin bedenimiz vardır… Biz buna bizim terminolojimize ile mantal beden de beden de diyebiliriz… Ondan sonra bir beden daha vardır ki, bu bedenin sınırlarını burada çizmek istemedim şurayla sonsuza yayılandır… Uzak Doğu öğretilerinde bu bedene Ruhsal Beden denir… Diğer bir ifade ile bu bedenin tamamı, bunlar ile beraber olmak üzere bu bedenin tamamı “ Şuur serbest sirkülasyon alanıdır”… Bu şuur serbest sirkülasyon alanı sonsuz sınırsız bir yapı içerir… Sınırları bizim fizik bedenden başlayıp bizim anlayamayacağımız kadar sonsuza uzanır… Ama varlığın tasarrufunda olma hali çok sınırlıdır… Böyle bir imkan olmasına rağmen, varlığın o alan içerisinde tasarruf sahibi olması, o alanın farkına varıp, o alan içerisinde dolaşım imkanı sağlaması… Dolaşım imkanı…………………………dolaşım………………………………şuur dolaşımı… Son derece zor, son derece sınırlı, son derece imkansız denecek kadar azdır… Bu gidiş, Yaradan’ın vücuduna yayılıştır,(anlaşılsın diye söylüyorum)… Yaradan’ın sahasına giriştir… Tabii ki bu da Yaradan’ın sahasından başka bir yerde değildir ama bunun burayı fark etmesi, burada sirkülasyon alanı olarak şuursal dolaşım yapabilmesi çok zor olduğu için, burası sanki buna ait değilmiş gibi hissedilmesine rağmen buna aittir… Bu da buna aittir… Bunun dışında hiçbir şey yoktur… Ama bu bunun sahasında dolaşma, farkındalık halinde dolaşması son derece imkansız denecek kadar azdır… Bunun bizim bilgi konusu ile ne alakası var..? Çok önemli, çok süptil Yaradan’ın çok ince bir mekanizmasından söz etmeye çalışıyorum şu anda, bilgi ile ilgi şudur; aslında fizik bedenin şu küçücük çok önemsediğimiz beyin ve bizim beşeri zihin faaliyetlerinin düşünce, hafıza, mukayese melekelerinin çok faydalı ve çok önemli olan bu melekelerin bulunduğu şu zihnimizin dışında bu da dahil olmak üzere dışında olan bütün bu sahalar, eterik, astral, zihin ve mantal beden ve kozal beden, bütün bunların hepsi “HAFIZA ORTAMIDIR…” Yani akaşik kayıtların yapıldığı “AKAŞA…” dır. Yani “LEVH-İ MAHFUZ…” dur. Bir varlık bilgi ile temasını bu bedenler arası sirkülasyon ile temin eder… Bilgi ile faaliyetlerimiz bu bedenler arası bir sirkülasyon ile temin edilir… Varlığın bilgi ile teması üç şekilde gerçekleşmektedir… Birincisi; varlığın gelirken getirdiği hamuledir yani o nedir biliyor musunuz..? Bütün bu katmanlar ……………………anlaşılsın diye sınırlı çizdik aslında bunlar arasında sınır yoktur bu katmanların içerisinde mevcut olan ve o varlığın geçmiş deneyim zaman ve mekan dilimlerinde edindiği bilgilerdir…

İkincisi ise; varlığa sonradan rahmetler şeklinde Ruhsal İdari Mekanizmanın o da nedir biliyor musunuz..? Bunun devamı olan kısım kopuk ayrı bir şey değil, bunun devamı… Ayrı, kopuk, sınırlarla ayrılmış hiçbir düşünceyi kafanızda lütfen muhafaza etmeyin… Eğer varsa onu kafanızdan atma çarelerine bakmamız lazım…

Birincisi, varlığın buralara kaydolmuş olan ve onun şuur sahasında mevcut olan ve asla elinden alınmayacak bir şekilde geri dönülmez bir hal almış olan bilgidir…

İkincisi, ona rahmetler tarzındadır… Rahmetler tarzında nasıl geliyor..?

1-) Şu alansal yapının yani Yaradan’ın bünyesine kadar uzanan yapısından gelen biz buna düşey tesirler diyoruz… Anlaşılsın diye düşey yukarıdan gelen tesirler diyoruz… Halbuki bu alan aşağısı yukarısı olmayan varlığı her yönden kuşatmış olan bir alan… Onun için aşağısı yukarısı fikrini de globalleştirip küresel bir anlayışa doğru kendimizi götürmemiz lazım…Biz şimdi Yaradan deyince yüksek seviyeli bir yaradılış mahareti olan enerjiye “ yukarısı” diyoruz ve hepimiz “Ya Rabbim” nereye dönsen ondan başka bir yer yok ki… Kafanızı toprağın içine sokup “Ya Rabbim sana yöneldim” diyebiliriz… İlle sana yöneldim Ya Rabbim demenin beşeri bir ihtiyacı karşılamaktan öte bir şeyi yok… Kötü bir şey değil ama ne kadar çok globalleşirsek ne kadar çok zamansızlık, mekansızlık anlayışına dökersek her yer “O”… Nereye dönersen dön “O”… Bu anlayışa geldiğimizde kıbleniz o zaman sizin bambaşka bir hal alır… Şimdi bir varlık, böylesine düşey tesir dediğimiz tamamen alansal yapısından kendine gelen bilgiler ile rahmetlerle karşı karşıya kalıyor…

2-) Tabii bu rahmetler ile karşı karşıya oluş, varlığın eterik beden dahil olmak üzere, astral, mantal ve kozal bedenler hakkındaki farkındalığına bağlıdır… Eğer varlık, bu bedenlerin varlığı hakkında hiçbir fikri, hiçbir inancı, hiçbir farkındalığı yoksa bu rahmetler ile yağan ikinci bilgi ile temas şekli bu varlığın sadece fizik bedenine gelir… Buna biz yatay tesirler diyoruz… Varlık bunu tamamen fizik bedeninden alır… Düşey tesir kavramını değiştiriyoruz… Düşey tesir, varlığın alansal yapısından yani süptil bedenlerini ulaşamadığı noktalardan kaynaklanan, onun zihin bedenine, onun mantal bedenine ve onun astral ve dünyasal zihin merkezine yani beyinsel yapısına adapte edene, transforme edene gelen tesirler düşey tesirlerdir… Düşeyliği bu manada alalım… Her yerden geliyor bu ama nereye geliyor..? Varlığın en kaba ile en incesinin birleştiği dünyasal organı olan beyin, zihin merkezine geliyor tesir… Yatay tesirler ise; kaba dünyanın, kaba imkanları kullanılarak varlığa ulaşma şekli olan yatay tesirler ise; varlığın zihninden önce beden yapısına gelir… Yani araç olarak kullanıldığı etine, kemiğine gelir yatay tesir… Yani beş duyu ile algılanabilen bir imkanla gelir… Buna yatay tesir diyoruz… Yoksa bunun yataylığı, yatay oluşu öbürünün düşey oluşu değil… Eğer bir varlığa görünmeyen bedenlerinden yani tamamıyla akaşik kayıt olan, tamamıyla hafıza ortamı olan alansal yapısından gelen zihnine temas eden tesirlere bir düşey tesir, ince tesir, iham,sezgi ve vahiy kanalı, vicdan kanalı ile gelen tesir diyoruz… Yatay tesir ise beş duyusuna temas ederek gelen tesirdir… O yatay tesir beş duyu ile algılanır… Görür, duyar, tadar, dokunur canı yanar veya sevinir, hoşuna gider hiç fark etmez beş duyu ile algılar onu…

Şimdi demek ki tesirler

1-) Tamamen görünmeyen sahada vuku bulan bir takım iletişimlerle varlığa ulaştırılıyor ki; o da geliyor beyin dediğimiz şu biyolojik zihnine temas ediyor ve orada bir beden ile teması sağlıyor…

2-) Bir de görülmeyen alanının dışında görünen şekildeki bir imkanla geliyor ve varlığın beş duyusu ile algılanır hale geliyor… Varlık bilgiyi baş duyusu ile algılıyorsa ne olacak..? Duyular dışı yolla yani düşey tesirler ile gelirse ne olacak..? Varlık diyelim ki beş duyusu duyular dışı ile algılanabilen yapısına yani süptil bedenlerine ait hiçbir inancı, hiçbir bilgisi, hiçbir farkındalığı yok ve duyarsız hatta reddediyor … Rasyonelliğe aykırı buluyor ve reddediyor, böyle bir varlığa tabii ki ikinci bilginin temas şekli yani rahmetlerle yağan ona gitmesi gereken istikameti gösterecek bilginin beş duyu ile algılanabilir hale gelmesi lazım… Yani yatay tesir olması lazım, kabalaşması lazım… Bu halde varlık bilgiyi kendisinin biyolojik bedenine temas eden ve beş duyu ile algıladığı bilgiyi nasıl bir mekanizma ile sirkülasyona tabi tutar…

“Varlığın kendisini bilgi olarak görebilmesi, ancak bütün bedenleri arasında sirkülasyonun vuku bulması neticesinde meydana gelir… Bedenler kesin sınırlarla birbirinden ayrılmazlar aralarında etkileşim alanları tampon bölgeler ve bütün bunları kapsayan sirkülasyon alanları vardır… Bütün mevzuun cereyan ettiği külli alan genel sirkülasyon alanıdır ki bu da sizin hafıza ortamınızdır…” diyor.

Orijinal tebliğ ile benim misallendirerek anlattığımı bir etmeye çalışıyorum… Bu bedenler aralarında kesin sınırlarla ayrılmazlar anlaşılsın diye sınır koyuyoruz aynen bir okyanusun içerisindeki su katmanlarının kesin sınırlarla ayrılamayacağı gibi ama en aşağıdaki basınç farkı ile, tuzluluk farkı ile okyanusun yüzeydeki suyun tuzluluk farkı oksijen oranı ve basınç oranı farklıdır ama bunlar birbirine kesin sınırlarla ayrılmadan gayet geçişken bir tarzda skalatik bir yapı oluştururlar dolayısıyla bu bedenleri de aynen böyle anlamamız lazım…

Diyor ki, bütün mevzuun cereyan ettiği yani buradan alın bu en dıştaki şu bedeni bir de numara koyalım bir, iki, üç, dört, beş bu beş alabildiğine gidiyor, bütün mevzuun cereyan ettiği yani bilgi ile varlığın alış verişinin o dev asa alışverişinin mevzuunun cereyan ettiği külli alan alabildiğine gidiyor sonsuza kadar genel sirkülasyon alanıdır ki bu da sizin hafıza ortamınız…

“Şu anki ortamınız olan dünya fizik planı içerisinde dar kapsamlı alış verişler içindesiniz… Diğer bedenlerinizden haberdar olmadığınız için sirkülasyon alanınızı bedeninizle sınırlı zannetmektesiniz… Oysa ki bedeninizin vazifesi sadece köprü olmaktır… Bu köprü varlık cehtine göre uzar, kısalır, daralır… Beden sirkülasyon alanı bir eğitim sahası niteliği taşımaktadır…”

Yani, fizik beden ve bunun biraz çevresindeki bu alan bir eğitim sahası… Bir bilgi varlığa köprü vazifesi olan aracı olan fizik bedenin koşulları ile imkanları ile ulaşsın, duyarsız bir varlık… Ne yapıyor, beş duyu ile algılıyor bu temas eden bilgi varlığa ister can yakıcı olsun ister hoşuna gitsin veya gitmesin ama bir algılama sağlayan bir varlık şu eterik beden vasıtası ile fizik bedene gelen bu uyaran tesirin etkisini varlık, süptil bedenlerine göndermek zorundadır… Ve bunu ancak eterik beden vasıtası ile yapar… Eğer bir varlığın eterik bedeni sağlıklı değilse eterik bedeni istenilen vasıflarını kaybettiyse aldığı bilgiyi diğer bedenlerine astral bedene ve zihin bedenine hatta kozal bedenine geçirmesi mümkün değildir… Demek k, bir bilgiyi varlık beş duyu ile aldı yatay tesir bunu aldığında varlığın eterik bedenini mutlaka sağlıklı olması lazım ki eterik beden ki dünyaya ait görünmeyen bir bedendir bu beden vasıtası ile diğer süptil bedenlere geçirmesi zaruretini başaramaz varlık ve dolayısıyla da zihin bedeni ve astral bedeni bu gelen tesirin nemalarını elde edemez… Ve dolayısıyla varlık yerden yere çarpılmasına rağmen yapması gereken eylemi bir türlü gerçekleştiremez… Yani kendisini etkileyen beş duyu ile algılanabilir hale gelmiş bilginin o varlık üzerinde elde etmek istediği neticeyi bir türlü elde edemez niye..? Çünkü eterik beden bu geçirgenlik vazifesini ziyadesiyle yapmamaktadır… Nasıldır..? Eterik beden geçirgensizdir… Bir varlığın eterik bedenini geçirgensizliği bilgi ile temasında son derece mahsurludur, öylesine mahsurludur ki varlık bir ömrünü bilgi külliyatları içerisinde geçirir, bir ömrünü bilgi inisiyasyon sahaları içerisinde geçirir ama esas yararlı olması gereken şu külli sahaya o bilgiden hiçbir nema gidemez çünkü eterik beden geçirgenliğini yapamamaktadır… Eterik beden bizim fizik bedenimize son derece yakın 3-5 cm… ölünce bırakacağımız bir beden olmasına rağmen ve böylesine önemli ve özen gösterilmesi gereken bir bedenimiz hayat enerjisi ile beslenir bu beden… Hayat enerjisi bizim hava vasıtası ile vücudumuza hayatiyeti kazandıran ruhsal enerjinin çok önemli bir fonksiyonudur ama ruhsal enerjiden sevgi enerjisinden bilgi enerjisinden mekan ve fizik enerjiler gibi bazı versiyonel enerjilerden ayrı değildir ama eterik bedeni ve fizik bedeni hayatiyet içerisinde tutan onu ayakta tutan çok önemli bir enerjidir… Eterik beden aynen fizik beden gibi hayat enerjisi ile beslenir… Bunu da nasıl alır varlık..? Bunu içteki fizik bedenin dünyasal enerji kaynakları ile beslenmesine karşı bu eterik beden ya dünya fizik arzın enerjisini alır kendi hayatiyetini temin eder ya da yine fiziki bir imkan olan güneş enerjisini alır kendisini canlı ve hayatta tutar… Bizler kök çakramızla dünyanın arzın enerjisi ile ve genelde Uzak doğu öğretilerinde öyle ifade edilir solar plexus mide çakra ile güneş enerjisi ile bu eterik bedeni besleriz… Bir bilgiyi alıp sindirmek, varlığımıza onu nakşetmek idrake götürmek ve o idrakin şuura damlamasını temin edip bu külli görünmeyen alanımızı genişletmek için bizim eterik bedene özen göstermemiz onun hakkında bilgi sahibi olmamız lazım… Eterik bedenini önemsenmemesi ne kadar bilgiye meylederseniz edin o bilginin diğer bedenlere sirküle olmasına engel olur… Eterik bedenin hayat enerjisi ile beslenmesinde bizim önemli üzerinde durmamız gereken noktalar vardır… Uykularımıza dikkat edeceğiz, çünkü hayat enerjisinin varlığa intikali en randımanlı bir şekilde uyku saatlerinde temin ediliyor tabii bu uykuyu ne çok fazla ne çok eksik fazla almakta mahsurlu yani aşağı yukarı orta gelişmişlikte olan bir varlığın uyku süresi 6 saati geçmemeli… Daha genç yaşlarda belki hayat enerjisine ihtiyaç eterik bedenin ve fizik bedenin gelişimi adına 7-8 saat olabilir ama orta gelişmişlikteki bir varlık 5-6 saati geçmemesi lazım ve varlık geliştikçe bu eterik bedenin böyle bir beslenme ihtiyacı gittikçe azalır ve varlık daha az uyuyan hale gelir… Ve dolayısıyla da çok gelişmiş varlıklar uyku süresini gittikçe azaltır, az uyuyan az yiyen ve az konuşan olur…

Az yiyen, az uyuyan ve gerçekten de az konuşan gelişmişliğin ifadesidir… Çünkü eterik beden yeteri kadar doyuma ulaşmıştır hayat enerjisini uykudan alma gibi bir ihtiyacı minumuma inmiştir…

Bizler doğa ile olan ilişkilerimizde çıplak ayakla doğada dolaşmak ve hayat enerjisinin bol olduğu doyurulmuş bir şeklide var olduğu doğanın içerisinde bedenimizi doğanın var oluş biçimleri ile temas ettirmek bütünleştirmek çok önemlidir eterik bedenimizin gelişimi sağlıklı hale gelmesi onun niçin sağlıklı hale getiriyoruz..? Bize kadar temas etmiş bilginin ister süptil bedenlerden bedenimize, zihnimize ister fizikten gelen bilginin zihinden süptil bedenlere çıkışında ara devre eterik beden için yapacağız bunu…

Önümüz yaz kırlara gidip ağaçlarla temas edelim, yere çıplak ayakla basalım, yapraklara dokunalım bunların hepsinin manası bilgiye dayalı olarak budur, eterik bedenimizi sağlıklı geçirgen ve süptil bedenlerle fizik bedenimin irtibatını tıkanıklıkları yok ederek irtibatı temin eder hale getiriyoruz onun için kendimizi çok iyi, çok dinç, psişik olarak da fizik olarak da güçlü hissederiz sebebi budur…

Böylesine bir özen göstereceğimiz ve gözden kaçırmamız gereken bir nokta var, bilginin varlıkla temasında baş edilemeyen ve bir türlü neden olduğu bilinemeyen bir ilişki bozukluğu… Onun için doğayla bire bir ilişki, yazın denizde, güneşte, toprakta yatmak doğa ile sıkı alış veriş içerisinde olmak bu manada varlığın bilgi ile ilişkisini temin etme adına çok önemlidir, çok gereklidir…

Varlık diyelim ki bu eterik bedende yeteri kadar hayat enerjisi ile doyurdu bütün tıkanıklıklarını giderdi, çatlaklarını giderdi eğer eterik bedendeki bu eylemler sonucu sağlıklı bir ortam elde edersek bizim hastalıklarla da ilişkimiz son derece garantili ve güvenli olur çünkü eterik bedenin sağlıklı ve güçlü olması fizik bedene gelen bir takım hastalık tesirlerinin de girememesine sebep olur… Mesela sigara, mesela içki, aşırı yemek bu tür alışkanlıklar ve fizik bedenin de tıbben zarar gördüğü ispatlanmış ve tavsiye onlarında etmediği bir sürü alışkanlıklar eterik bedenin bu manada zarar görmesine ve vazifesini yapamamasına sebep olur… Eterik bedenin sağlıklı olması için, sigaranın her türlü alışkanlık yapıcı materyallerin fizik bedenimize temasını kontrollü hale getirmemiz hatta hiç kullanmamak gerektiğinde kontrol bizim elimizde olarak kullanmak, sigara da bu olmaz da alkol de olabilir… Bunu irademiz altına almak, kontrol altına almak gerekir… Alkolü sürekli alırsak eterik beden darbelenir ve bu darbeler hastalıkların vücuda girmesine artı bilginin bedenler arası sirkülasyonuna engel olur… Ben hem alkol içerim hem de bilgi ile aram iyidir demek son derece şuursuzca son derece bilgisizce bir harekettir, mümkün değil… Uyku, yiyecekler ve alışkanlık yapıcılarla kontrollü bir şeklide ilişki kurmamız lazım…

Bir varlığa gelen bilgi eterik beden vasıtası ile süptil bedenlere ulaştırılır… Varlığa gelen bilgi, varlıkta bıraktığı tesir eterik beden vasıtası ile zihin bedene ulaştırılır şuraya bir bilgi taneciği geldi beş duyu ile algılanabilen bir bilgi geldi bu varlıkta eterik beden vasıtası ile zihin bedene bu gelir, zihin beden de varlık bu gelen tesiri şöyle bir yorumlar, farkındalığını elde etmeye çalışır zihin beden derhal bu bilgi tesirini astral bedene sev eder yine bu eterik beden aracılığı ile olur… Astral beden duygu bedeni olması hasebiyle varlıkta tarifi imkansız duygular oluşturur yani haletler yaşatır hep bunlar eterik bedenin aracılığı ile olur… Eterik beden onu geçirir, sevk eder yine burada da astral ve zihin bedenlerdeki sirkülasyon esnasında bazı bilginin deforme olduğu orijinalitesini yitirdiği hatta tanınamaz hale geldiği deformasyonlar oluşturucu faktörler de vardır… Mesela zihin bedenin de varlığın daha önceki deneyimlerinden kalma bir takım duygu kalıpları vardır, bu kalıplar varlık tarafından fark edildiği anda tashih edilmeyen kalıplar şeklinde kalırsa varlığın aldığı bilgi zihin ve duygu bedeninde sirküle olurken bu kalıplar vasıtası ile deforme olur… Zihniniz karmaşıksa bir kere ilk deformasyon burada başlıyor… Yani diyelim ki bir bilgi size geldi yataydan beş duyu ile algıladınız mesela önünüzden bir kara kedi geçti, hemen beş duyu ile gördünüz, sesini duydunuz bu eterik beden vasıtası ile zihin bedene geldi zihin bedeninizde kara kedi uğursuzluktur ve kara kedi görmek negatiftir gibi bir kalıntı, hezeyan, yanıltıcı bir tür inanç, fikir kalıbı veya önyargısı varsa size gelen o tesir zihin bedeninizde derhal o önyargı negatif fikri, anlayışı o tesiri deforme eder ve yine eterik beden vasıtası ile duygu bedenine geldiğinde sizin Allah’ın o eseri olan yaradılış formunu negatif bir duygu olarak algılarsınız ve o kedinin uğursuzluk getirdiğini, negatif olduğunun duygularını yaşarsınız bu duyguları size yaşatan zihin bedeninizdeki bu negatif klişeleşmiş yargılar, fikirler, izlenimler, kalıntılar ve tortulardır ve o kedi bilgisini siz bu tortulardan istenmeyen kalıntılar ile objektif değil sübjektif olarak yorumlar ve istenmeyen bir bilgi olarak algılarsınız duygu bedeninizde… Bu duygu bedeninize geldiğinde eğer daha önce size duygu bedeninizde de bir kara kedi görmenin çok negatif bir duygu sebebi olduğu bir kalıntısı da varsa, bir kat daha duygu bedeninizde yepyeni bir duygu kalıbı meydana gelir ki o kara kedi sizin içinizi karartır… Kendi yarattığınızı yaşıyorsunuz… Hatta duygu bedeninizi astral bedeninizi farkında olmadığınız çocukluktan kalma hatta karmik olarak getirdiğiniz çünkü eterik bedenin dışındaki tüm bedenlerinizi götürüp getiriyorsunuz astral bedeninizde bu geçmiş yaşamlardan kalan bir karmik tortu da olabilir hatıra da olabilir ve siz kara kediye öyle bir ,imaj yüklersiniz ki o imaj sizin getirdiğiniz şu imaja yepyeni imajlar ekleyerek devasa bir duygu imajı oluşturur ki negatif negatifi beslemeye başlar… İşte biz buna astral tortular, astral kirlilikler diyoruz geçmiş yaşamdan da bu yaşamdan da kalabilir uğursuzluktur fikirleri, tortuları ve kirlilikleri…

MİSAFİR: Bazı insanlar var siftah verirler iş iyi olur bazı insanlar geldiğinde siftah vereselerde iş kötü olur… Adam hakkında negatif bir şeyim yok ama…

N.E.: Bu söylediğiniz misalde gelenin hiç önemi yok… O gelenin size bıraktığı olumlu veya olumsuz tesir tamamen sizin elinizde sizin kontrolünüzde… Siz kendi üzerinizde halledici bir operasyonu oluşturabilirseniz gelen kim olursa olsun sizin yine alacağınız netice sizin elinizde olandır…

MİSAFİR: Yan tesirleri alırken bedenlerde bir sıralama var fizik bedenden eterik bedene buradan duygu bedenini atlayıp zihne geçiyor bu bir sistem midir..?

N.E.: Evet, sistemdir… Gelen tesir zihin bedeninden geçmedikçe duygu bedeninden geçmez… Atlama gibi düşünmeyin… Eğer varlık varoluş bedenini yani varoluş aracını sadece bu fiziki beden değil de bunların ötesine uzanan ve bu fizik bedenin sadece araç olduğun bilerek meseleye bakarsa belki o zaman kendisine kadar gelmiş olan bilgiden başka bir şey olmayan tesirlerin kendi varlığı üzerindeki sirkülasyonuna zihnen duygusal olarak hatta fiziksel olarak mutlaka katılımda bulunur… Bizim bilgi ile bir olmamızın yolunun önce böyle bir bilinçten ondan sonra bu bilincin tatbikata konulmasından başka çaresi yoktur… Burada bilgi enerjisini anlatmak enteresan ama buradaki maharet anlatılan bu yüce kozmik yaradan değerin, enerjinin varlığımızla ne şekilde temas kurduğunun mekanik bilgisine sahip olmamız lazım… Burada önemsenecek bir nokta şudur… Yataydan gelen bir tesirin önce fizik imkanlarla varlığa ulaşması yatay tesirdir beş duyu ile alır bu aldığını eterik beden vasıtası ile zihin fakat burada aslında her beden kendi içerisinde bir skalatik yapıya sahiptir yani her beden kendi varsaydığımız bir sınır içerisinde alt katmanlarla üst katmanlara giden bir süptilite skalasına sahip… Yani eğer biz burada negatif yani kendi imajımızın bilgisini eterik beden vasıtası ile zihin bedene geçişini eğer negatif bir formpansenin zihinsel bir tortunun varlığı ile anlatacaksak bunun mutlaka fiziğe yakın kısımlarında bunun mevcut olduğunu anlatmak lazım… Çünkü bu bedende yine fiziğe yakın bölümü ile kaba fizikten uzaklaştıkça incelen sanki burası negatif gittikçe pozitif bu pozitiflik geliyor bir sonraki ruhsal bedenin negatifinde buluşuyor buda pozitife doğru sonsuz yolculuğunu alıyor… Demek ki her beden kendi içerisinde skalatik bir yapıya sahip… Yani duygu bedeninin alt kesafetleri genelde negatif tortuların bulunduğu bir yapıdır bu gittikçe yükseldikçe burada negatiftir, buraya gittikçe pozitif olur bunun negatifi ile buluşur buraya pozitif yani rölatif bir negatif-pozitif ilişkisi ile alt katmanları daima üst katmanlara doğru geçirdikçe pozitivite yakalanır ve gelişim bu şekilde devam eder…

Varlığın bir de şu imkanı vardır… Düşey dediğimiz yani alansal yapısından gittikçe kabalaşarak ona gelen ama asla fiziki imkanlara bürünmeyen bir bilgilenme rahmet yağışı vardır ki bu yağış varlığın fizik bedeninin en süptil organı ile form değiştirir yani bir tür adaptör vasıtası ile değişime uğratılır… Bu da vahiy kanalı ile diyeceğimiz bir tesir buna düşey tesir diyoruz gelir varlığın biyolojik yapısının en süptil adaptör beyni vasıtası ile zihninde bir imaj yaratır… Varlık o imajı alır bu sefer eterik beden vasıtası ile duygu bedenine oradan tekrar fizik bedene…

Bu duygu bedenine kadar getirdik bunu mesela zihin bedenine geldi yine eterik beden vasıtası ile duygu bedenine geldi duygu bedeninden yine eterik beden vasıtası ile fizik bedende harekete dönüştü… İşte sirkülasyon budur…

Bakınız bir fizik tesir geldi fizik bedene başlangıç, fizik bedenden eterik beden vasıtasıyla zihin bedene geçti ister alt katmana ister üst katmana, alt katmanda tortular vardır buradan geldi zihin bedenden eterik beden vasıtası ile duygu bedenine duygu bedeninde halet yaşadı fizik bedene geldi eyleme dönüştü… İşte devasa bir sirkülasyon…

Bunun bir başka şekli düşeyden zihin bedene geldi, zihin bedenden yine duygu bedenine geçti, duygu bedeninden yine döndü fizik bedende harekete dönüştü…

Demek ki bir tesirin varlığın zihin bedeninde duygu bedeninde ve ondan sonra fizik bedeninde sirküle olması tekrardan eterik beden vasıtası ile üst bedenlere doğru sevk olunması bir sirkülasyon ifadesidir… Ve bu sirkülasyon temin edilmediği sürece bir bilginin varlık bünyesinde geri dönülmez bir değer oluşturması mümkün değildir… Onun için biz sizi halden hale sokarız der, biz sizi varlıkla yoklukla deneriz der İslam… Mutlaka fizik bedeninden duygu bedenine oradan zihin bedenden duygu bedenine geçen bir sirkülasyon ile sizlerde bilginin idrake doğru sizi götürmesine sebebiyet veririz… Eğer varlık bu sirkülasyonu ziyadesiyle ve yoğun bir şeklide yaparsa işte o zaman aldığı tesir ister düşeyden gelen isterse yataydan gelen olsun aldığı bilgi o varlıkta bir idrak oluşturma şansına sahiptir ve varlıkta bir idrak oluştuğu anda o idrak şuuruna dahil olur yani o külli sahaya bir nokta şeklinde düşer… Bir tebliğde şöyle diyor;

“İdrakin şuura damladığı, temas ettiği noktada adeta sihirli kıvılcımlar meydana gelir…” diyor.

Sizin anlayamayacağınız sizin bir sebebe ve sonuca bağlayamayacağınız sonuçlar oluşturursunuz diyor bir idraki şuura dahil ettiğiniz zaman… Orada ne vardır..? Değişim vardır, dev asa anlaşılması imkansız bir ilerleme bir gelişim, farklılaşım vardır ve mucize diyeceğimiz bir sonuç vardır… Onun için bir bilginin varlıkla bir olması bu manada çok önemlidir ve o varlığın ciddi şeklide değişimine ve ciddi şekilde neticelere ulaşmasına sebep olur ki bu bitmeyen neticeler dizisinin bir zerresidir aslında… Diyebilirim ki bir varlık, bir enkarnasyon süresince böyle bir idraki edinmeden gitme durumunda da olabilir… Böyle bir devasa devinim… Her devinim o varlık üzerinde bir donamım yaratır diyor… O idrakin şuura damlaması geri dönülmez bir netice elde eder ki buna da donanım diyor… Varlık donanıyor… Öyle bir donanım ki bu şuurlanma adı altında bir donanım ve varlık orada bütün bulunduğu ortam içerisinde farklı bir statüye kendini atıyor o ortam artık onun için artık değişmeye mahkum bir ortam haline geliyor… O varlık bir realite basamağı çıkıyor, bir realite düzey atlaması yapıyor… İşte devre sonu bu manada çok ciddi bir adımın atılacağı bir dönem… Şu kıyamet zamanı dediğimiz devre sonu böylesine çok ciddi bir adımın atılacağı ve bütün şuurların bulunduğu seviyeden dev asa bir seviyeye sıçrayacağı bir haldir… İşte bu böylesine bir devrenin idrakinin bütün varlıklar üzerinde oluşturduğu külli bir sonuçtur herkes çıkacak ama aynı hizaya çıkmayacak… Yani bu beş varlık diyelim bulunduğu şu noktadan sıçrayacak ama yine beş… Belki bunun içerisinde beş-dörde, dört-üçe kayanlar olacak ama daima bu beş korunacak… Yani bu buradan çıktı burada tek oldu değil… Aynı platformda aynı realiteyi temsil etme değil… Dolayısıyla da bizler böyle bir devre sonunun bütün realite katmanlarının varlıkları olarak yedili sistemin varlıkları olarak devrenin idrakini edinirsek işte o zaman böyle bir sıçrama o şuura o idrakin dahil olması ile meydana gelecek ve adeta sihirli kıvılcımlar çıkacak… Devre sonu, kıyamet, korku aslında bunların hepsi bazı realitelerin ihtiyacının sonucu olarak ortaya konuluyor… Kıyamet mahvolacağız yok böyle bir şey… kıyamet zamanı denince hepimizin büyük bir umutla, büyük bir sevinçle, büyük bir neşeyle beklememiz gereken bir husus… Ama varlık bu sıçrayış esnasında farkında veya farkındasız bu statü geçişine direnebilir, dünyasal cazibe odaklarına kapılan varlık sıkıntı çekebilir bu o zaman onun kıyametinin ıstıraplı olduğunu gösterir… Bu o varlığın direncinden kaynaklanır, bırak ipleri, rahmete bırak kendini o zaman kıyamet bir bayram… Kıyamet bir düğün, uyanış, kurtuluş ama uykuyu tercih edenler tabii bu yandırma çekimine uykuya dirençlerini koydukları için tabii biraz ıstıraplı bir hal…

“Realite katmanlarının bilgi olarak bir doyuma ulaşması ve geriye dönüşü olmayan bir belirleyicilik oluşturması bedenleri meydana getirir…” diyor.

Aslında bazı öğretilerde hatta Gurdieff’de de ben rastladım bazı varlıkların astral bedeni, mantal bedeni olmayanlar şeklinde tarif eder… Böyle kapsamlı bilgi olmayınca bu tür ifadelere sebep olunuyor, eksik bilgiler çıkıyor ortaya… Şu bakımdan haklı bir yanılgıya düşmüşlerdir; eğer bir varlık sahip olduğu bu bedenleri bu bilgiler ışığında bu bilinçle sağlıklı hale getirip onları kullanılır hale getirmediği müddetçe o bedenden yoksunmuş gibi telakki ediliyor… Yoksa aslında yaradan hiç bir varlığı bu sistematik, hiyerarşik bedenler dizisinden mahrum kılmamıştır… Ama ben şunun farkında değilsem, bunun üzerinde bir tasarrufum yoksa bunun üzerindeki tasarrufumun sonucu onun üzerinde bir gelişim temini vasfında değilsem, yetkin değilsem bu beden benim için yoktur… Orada bir köy var uzakta gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüz değildir… Gideceksin köyüne, gitmediğin köye başkaları gider… Onun için orada bir beden var uzakta gitmesek de, bilmesek de, fark etmesek de o benim bedenimdir bu manada diyemeyiz aslında o var, rahmettir ve bize sunulmuştur fark eden onun üzerinde her türlü tasarrufuna sahip olabilir yetkin ruh hali dene ruh haline böyle gidilir… Bu varlık bütün bedenlerinin hakimidir… Hakim olunan beden o varlık tarafından bütün imkanlarını ona kullandırır… İşte o zaman o varlık o beden sahibi olur… Onun için Gurdieff der ki, gelişmek bedenlerini inşa etmek demektir…

“Realite katmanlarının bilgi olarak bir doyuma ulaşması ve geriye dönüşü olmayan bir belirleyicilik oluşturması bedenleri meydana getirir…”

Yani idrak şuura damladı artık sen o damla sayesinde devasa bir donanıma sahip oldun… Değiştin bambaşka bir varlık oldun artık o sen değilsin ve yeni edindiğin o imkanı senin elinden alacak hiçbir güç yoktur… Böyle bir geri dönüşü olmayan belirleyicilik oluşması bedenleri meydana getirir diyor… Sanki burada da sanki onlar yoktu da bu şeklide meydana geldi vardı ama kullanıma girdi…

MİSAFİR: Beşeriyetin büyük bir kısmı duygu bedenini akıl bölümünü kullanıyor diyebilir miyiz… Zihin bedeni oluşmamış insanlar için…

N.E.: Evet… Hatta o bile değil… Beşeriyet şu anda daha fizik beden hareket ve onun alt bedenleri cinsellik ve otomatizmanın imkanlarını kullanıyor… Bugün dünya beşerinin aklı tamamen sex veya cinsiyet merkezinin akıl bölümü şeklindedir…

Bu alan için demiyorum ve bunda da iddialıyım, emin olmadığım konuda misal de vermem ifade de bulunmam… Gerek iş hayatınızda gerek sosyal ilişkilerde çevrenize bakın koca adamlar bütün aklı cinselliğe çalışıyor başka bir şey yok bu arada verimli gibi görünen iş hayatı var cinsellikle yürüyor iş hayatı, iş seyahatlerine çıkıyor cinsel hayatı alın gitmez birini yollar, o iş çevresinde bir takım cezp olduğu cazip gördüğü cinsellik faktörlerini alın elinden işe bile gitmez…

Bu bir gerçek, dünya beşerinin gerçeği… Bunu söyleyerek paçaları sıvamanın gecikmişliğini hissetmek mümkün, bulunduğumuz durumun derhal bir harekete ihtiyacı olduğunu anlamak için söylemek lazım… Dünya realitesi maksimumu gençlik çağındadır… Gençlik çağı ne demek, daha henüz otomatizmal realiteyi, şeriat realitesini yeni bırakmış madde ile şehvet yaşıyor… Bir tür cinselliği madde ile olan ilişkisi ile bütünleştirmiş şimdi orada yavaş yavaş geçecek… Dünya beşerinin durumu bu manada devre sonunun biraz sert olacağının sinyallerini veriyor… Tebligatlarda bu yönde bilgiler var… Bu planı programı bozucu değil sadece plan ve programa tanınmış olan durdurulmuş zamanın kıvam edinme şeklinde kıvamın tutturulması şeklinde bir beklentinin belki biraz daha uzamasına sebep olur ama bu ila nihai bir bekleme olmayacak sadece mayası verilmiş olan bir devrenin kıvamının beklenmesi şeklinde izah ediliyor… Maya verildi kıvam tutsun diye bekleniyor diyor…

MİSAFİR: Daima eterik bedeni koydunuz araya ben oradaki maksadı daha iyi kavramak istiyorum…

N.E.: Sizin fiziki görünen biyolojik olan beş duyu ile algılanan şu bedeniniz ile beş duyu ile algılanamayan fizik ötesi astral-mantal-kozal ve ondan sonra sınırsız olan bedenler arasındaki ilişkiyi eterik beden diye bir tampon bölge sağlıyor… Eğer o eterik beden olmasa bizim kaba fizik bedenimiz ile süptil bedenlerimiz arasında bir geçirgenlik temini mümkün olmaz yani onların yan yana durması için sanki araya bir conta konmuş gibi…

Bir araba motoru ile şasesi arasında motor takozları vardır motorun ısısı mekanikliği sarsıntıları gövdeye ve oturanlara rahatsızlık vermezin diye motor kulakları denir ve bunlar ne motor kadar sert ne şase gibidir onlarla onun bağını kurarlar esnektirler şiddeti geçirirken tolere eder bunun gibi bizim de vücudumuzda çok ince enerjitik alanlarla bu biyolojik kaba yapımız arasında tampon eterik beden vardır hep onun sayesinde bu geçirgenliği yaparız… Bu aynı zamanda bir koruyucu bedendir, kılıftır,ikizdir… Sağlık aurası denir bu eterik beden ışır ve ölünce dünyada bırakılır… Mezarlığın üzerinde fantomlar eterik bedenin ölen tarafından değil ölenin arkasından duygu bağları besleyen özdeşleşmiş varlıkların hayat enerjisi ile beslenerek ayağa kalkar… Ve ölenin formunda ölenin yakınlarına görünür… Dünyada bırakılır… Dünyanın da bir eterik beden vardır… Öldükten sonra o eterik bedenden geçeriz zaten yeteri kadar ölümü beceremeyenler o eterik bedende epey macera yaşarlar… Ve bu eterik beden mutlaka her türlü tesirin geçişinde aracıdır onsuz geçilmez…

MİSAFİR: Bu mantal beden ile duygu bedeninin arasındaki geçişleri de mi o temin ediyor…

N.E.: Evet… Burada anlaşılsın diye lineer çizince sanki atlama var gibi, hayır, eterik beden derhal zihin bedene, zihin beden yine eterik beden vasıtası ile duygu bedenine, duygu bedeni de haletler yaşatır, duygu bedeni de eterik beden vasıtası ile fizik bedene geçirgenliği sağlar… Eterik beden sağlıklı olmalıdır…

Hepimize sağlıklı Eterik bedenler dilerim… Hoşça Kalın…

(96)