Peru’nun kuzey kıyılarındaki Moche (“Moçika” olarak da adlandırılır) uygarlığı otoriter savaşçı-rahipler hâkimiyetinde 100
ile 800 yılları arasında gelişmiştir. Moche efendilerinin öyle büyük toprakları yoktu. Hüküm sürdükleri arazi kuzeyde
Lambayeque Vadisi ve güneyde Nepena Vadisi arasında uzanan 250 kilometrelik dar bir şeritti. Tebaları ya kıyılarda ya da
dünyanın en kuru ve yaşanması en güç yerlerinden biri olan yüz kilometre içerideki kuru nehir yataklarında yaşarlardı.
Moche’lerin gelişmesi, çevrelerinin benzersiz doğası sayesinde olmuştur. Çiftçilikte çok usta oldukları için Andlar’dan
akan suları toplamışlar ve büyük sulama sistemleriyle yaptıkları tarımda önemli miktarda tahıl ve pamuk
yetiştirebilmişlerdi. Lambayeque, Moche ve diğer kıyı vadileri, uzun kanallarla beslenen birbirine bitişik sulanmış
tarlalarla kaplıydı.
Büyük Okyanus’un Humboldt Akıntısı kıyıya çok yakın geçtiğinden deniz tabanından besleyici bir tabaka kaldırıyor ve
milyonlarca hamsi balığı o tarafa akıyordu. Moche balıkçıları sazdan kanolarıyla bu ganimeti topluyorlar, balıkları ya
kurutuyorlar ya da öğüterek besleyici gıdalara dönüştürüyorlardı.
Böyle bol gıdanın olduğu yerde görkemli piramit evlerde yaşayan zengin efendilerin yönetiminde Moche halkı da refaha
kavuşmuş olarak gelişti. Savaşçı-rahipler kendilerini ölümlülerle manevi dünyanın güçleri arasında aracılar olarak
görüyorlardı.
Yaşamları savaş, ayinler ve diplomasi ile geçiyor, diğer liderlerle sürekli bir prestij yarışı içinde bulunuyorlardı.
Mocheler görünüşte yenilmez efendilerin yönettiği varlıklı bir halktı ama uygarlıkları şimdi ancak anlaşılan nedenlerle
önce sendeledi, sonra da çöktü.
Güney Peru Andlar’ındaki Quelccaya buzulu 1500 yıl öncesine giden yağmur değişimlerinin izlerini korumuştur. Kar
tabakasında Moche bölgesinde 534 ve 540 yılları arasında bir kuraklığın hüküm sürdüğü görülmektedir. 563 ile 594 yılları
arasında 30 yıllık bir kuraklık döngüsü % 30 eksik yağmura neden olmuş, bu da kuzey kıyısının dev sulama tesislerinde
felaket yaratmıştır.
Mocheler’in Cerro Blanco’daki başkentleri savaşçı-rahiplerin saraylarının bulunduğu iki dev kerpiç huaca ya da piramit
çevresinde kurulmuştu. Huaca del Sol [Güneş Tapınağı], 41 metre yüksekliğiyle Meksika’da Teotihuacan’da çağdaşı Güneş
Piramidi’nin üçte ikisi boyundadır. 340 m x 136 m tabanlı basamaklı bir piramittir. Yakınındaki Ay Tapınağı ise bir tepe
yamacına kurulmuş, yukarıda büyük odaları ve avluları bulunan, teras biçimli bir platformdur.
Altıncı yüzyıl kuraklıkları artıp da su azaldıkça nehir vadilerinin altındaki su kaynaklan da çekilmiş ve ürünler
kurumuştur. Yöneticiler tahılı dağıtıma tâbi tutarak sıkı bir kontrol uygulamış olmalılar. Onun dışında zaten balık da
vardı, tabii El Nino’lar gelene kadar.
El Nino ya da “Noel Çocuğu”, Büyük Okyanus’un güneybatısındaki gayet karmaşık atmosfer-okyanus etkileşimi sonucunda Peru
kıyıları açıklarında düzensiz olarak ortaya çıkan güney yönlü bir ters akıntıdır. Böyle durumlarda sıcak su akımı
akıntıların normal yönünü değiştirir ve hamsi balıkçılığı geçici olarak çöker, şiddetli yağmurlar normalde kurak olan kıyı
bölgesini etkisi altına alır. Nehir vadilerinden gelen seller önlerindeki her şeyi sürükler. Bunun zayıflamış bir Moche
devleti üzerindeki etkileri tahmin edilebilir.
El Nino’lar başladığında uzun kuraklığın ne kadardır devam ettiğini bilemiyoruz. Ancak o sırada Moche uygarlığı artık
kritik bir durumdaydı. Tahıl stoku düşmüş, sulama sistemleri boşalmıştı. Hamsi de kaybolurken Andlar ve kıyı ovaları tufanı
andıran yağmurların altında bataklığa dönüşmüştü. Seller her şeyi alıp götürüyor, su stokları kirleniyor, yapımı kuşaklar
boyu süren kanallar ve sulama sistemleri parçalanıyordu.
Çamurlu sular savaşçı rahiplerin piramitlerinin büyük bir kısmını aşındırmış, piramitler yanları çökmüş tepelere dönüşmüştü.
Tifo ve diğer salgın hastalıklar da vadiyi kasıp kavurmuş ve çok sayıda insanı öldürmüş olmalıdır. Çocuk ölümleri artmıştı.
Artık hamsi bolluğu bile tüm halkı besleyemeyeceği için binlerce kişi açlıktan ölüyordu.
Moche yöneticileri yeni sulama sistemleri yaptırdılar ve doğudaki komşularından kuraklığa dayanıklı mısır türleri
getirdiler. Bunlar arkeolojik kazılarda tufandan hemen sonraki dönemde bulunmuştur. Görkemli piramitlerinin cepheleri
yeniden inşa edildi. Başkent bir süre eski görkemine kısmen de olsa kavuştu. Ve ondan sonra yeni bir felaket başladı.
Moche ülkesini sarsan periyodik depremler tepelerden çok miktarda toprağı nehir vadilerine kaydırıyordu. Güçlü El Nino
selleri bunları nehir yoluyla Büyük Okyanus’a taşıyor ve dalgalar toprağı kıyıya yığıyordu. Çok geçmeden denizden gelen
sert rüzgârlarla kum yığınları içerilere, sonra da başkente taşınmaya başladı. Cerro Blanco’nun savaşçı rahipleri 550 ile
600 yılları arasında kentlerini terk edip Moche Nehri’nin kıyı ovasına aktığı vadiye yerleştiler.
Daha önceki Moche tarihinde hiçbir şey halkı kriz zamanında gerçekleşmiş olması gereken böyle bir şeye hazırlamadığı için
halk liderlerine olan güvenlerini kaybetmiş olabilir. Moche hükümdarları tarıma daha esnek bir yaklaşımı akıl etmemiş
görünmektedirler.
Sonunda, vadileri birbirlerine bağlayan kanallardan birinin yakınına yerleştiler. Moche Vadisi’nin üstündeki Galindo ile
Lambayeque’deki Pampa Grande büyük yerleşim merkezleri oldu, bu sonuncusunda 10 ile 12.500 kişi yaşamaktaydı.
Yeni yerler suyun daha ekonomik kullanımını mümkün kılıyordu ama Mocheler burada da, büyük su baskınlarına daha açıktılar.
Bir Yunan trajedisinin kaçınılmazlığıyla aşırı sert bir El Nino olayı 7. yüzyılda Galindo ve Pampa Grande çevresindeki
sistemlerin çoğunu parçaladı. Kuzey kıyısına gelen yeni bir kuraklık zaten kritik olan kıtlığı arttırdı.
Zayıflamış liderler sosyal huzursuzluklar ve baskınlarla boğuşuyorlardı. 700 yılı civarında Mocheler her iki yeri de terk
ettiler. Bu son terk edişin nedeni ne olursa olsun, sürekli kuraklık ve El Nino selleri zengin ve güçlü bir devletin belini
kırmıştı. Katı savaşçı rahipler sonunda bütün seçeneklerini tükettiler ve görkemli uygarlıkları çöktü.
(37)