Menü

Şakralar ve Kişiliğimizdeki Etkileri

30 Ocak 2017 - Diğer

Yedi ses, yedi renk ve yedi şakra… İnsanın madde kainatındaki tekamül serüveni yedi basamaktır ve şakralar, insanın “dünyasal şuuruna” yön veren, onu herşeye, bulunduğu realitenin penceresinden baktıran tesir merkezleridir. Şakralar, insanın enerji bedenlerinin giriş kapıları olmakla beraber, aynı zamanda bir güç merkezi olarak yayımladıkları vibrasyonel tesirler ile, insanın yaşam felsefesini, hedeflerini, arzularını, düşünce yapılarını oluştururlar. Şakranın ne olduğunun anlaşılabilmesi için iki bakış tarzı önemlidir. Öncelikle şakralar bedenimizin elemanlarıdır. Eleman denilince fiziksel olması gerekmez. Bir radyonun içindeki elektrik enerjisi onun, olmazsa olmaz bir elemanı ise, insandaki her bir şakra da, enerji bedenlere enerjilerin girdiği akış kapılarıdır ve ayrıca ait oldukları enerji bedeniyle fizik bedeni irtibatlandırırlar. Şakralara diğer bakış açısı ise; insanın tekamül seviyelerinin göstergeleri oluşlarıdır. Tekamül göstergesi, frekanstır. İnsan tekamül ettikçe enerji bedenlerinin frekansları yükselir. 1. şakradan 7. şakraya doğru her bir şakranın frekans aralıkları farklıdır ve üstteki şakraların frekansları alttakilerden daha yüksektirler. Sebebi ise, mesela, 1. şakra kaba bedene hizmet eder ve titreşim cetvelimizdeki kaba “maddesel” titreşimlere yakın titreşimlerde olması gerekir. Ama 2. şakranın, duygusal enerji bedenimize hizmet verdiği için “astral” adındaki enerji frekansını tutturması gerekir. 3. şakra ise, düşünsel enerji bedenimize hizmet verdiği için “mental” dediğimiz enerji düzeyinde titreşecek bir ortamda çalışma gereğindedir. Böylece yedi şakranın da frekansları, giderek yükselen karakterlerde dizilidirler. İnsan hangi tekamül seviyesinde ise yani titreşim frekansı ne derece yüksek ise, en çok o titreşim alanındaki şakrayla titreşir, onunla ahenk içine girer. Dolayısıyla 2. şakraya yakınsa, duygusallığı ön planda olacak, 3. şakraya yakınsa, entellektüelliği belirgin vasıf olarak öne çıkacaktır. Yani varlık ruhsal enerjisini, o frekansın penceresinden dışarı vuracaktır.

İnsanda kuyruk sokumu hizasından başlayarak başının üzerine kadar dizili yedi adet şakra mevcuttur ve denilebilir ki; insanlık seviyesinin bu üç boyutlu “madde mekan zaman” kainatındaki tekamülü yedi basamaklıdır. İnsan, tekamülünün realitesine uygun olan şakra tesirleriyle ahenktar hayatlar yaşar ve giderek tekamülde yükseldikçe bir üst şakranın okulunda okumaya geçer. “İlk şakra” nın baskın tesiri yaşanılarak başlanılan insanlık serüveni, sayısız bedenlenmelerle devam eder ve insan daha üst şakra tesirlerine yükseldikçe bedenindeki, o daha yüksek şakranın aktivitesinde açılma baş gösterir ve giderek tam karakteriyle devreye girer. Şakralar; insanı önce bedenli ve canlı kılan, sonra her türlü duygu ve gerekli fonksiyonlarla donatarak, en üst merkeziyle de insanı, yüce kutsal bir varlık haline getiren yaradılış hazinesi imkanlarımızdır. Bu sebepten insan için; yaratılmış en üstün varlık anlamında “eşrefi mahlukat” denilmiştir. Mesela bir hayvan bedeninde bir-iki şakra fonksiyonu mevcuttur ama diğerleri bulunmamaktadır. Ve hayvan seviyesi, hiçbir zaman Tanrısal Şuura erişebilecek basamak değildir. İnsan, yaratılışı gereği, dizaynındaki bu muhteşem yedi basamaklı donanımıyla Tanrısal Şuura ulaşma imkanına sahip bir enstrümandır. Ancak insanlık aşaması da basamak basamak olup, herkes yapısındaki şakralardan tekamül seviyesine uygun olanın tesiri altında yaşar. Şakralar, insanın, “dünyasal şuuruna” yön veren ve onu her şeye bulunduğu realitenin penceresinden baktıran tesir merkezleridir ve ilk üçü, yüksek değerlerin ortaya konduğu tesirler olmayıp “ego” merkezleridir. Bu ilk üç şakranın tesirindeki insanların davranışlarını; “istemek” ve “ele geçirmek için her türlü mücadeleye girişmek” tarzında karakterize edebiliriz. İnsan ancak 4. şakrasının aktivasyona geçmesiyle sevmeyi öğrenebilir. 7. şakranın uyanışı insanın aydınlanmasıdır. Bilgeler, azizler evliya sınıfına girer ki; ortaçağdaki aziz resimlerinde başın üzerinde gösterilen nur halkası aydınlanmışlığın gösterilişidir.

(38)