Menü

Yunus Emre

30 Ocak 2017 - Ünlü Bilgin ve Düşünürler

Yunus Emre Anadolu’da tasavvuf akımının ve Türkçe şiirin öncüsüdür. İnsan sevgisine dayanan bir görüşü geliştirmiştir. Yaşamı konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi onunla ilgili kaynaklarda anlatılanlar da birbirini tutmaz.Nerede, hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmiyor. Kimi kaynaklarda Anadolu’ya Doğu’dan gelen Türk ırmaklarından birine bağlı olup,1238 dolaylarında doğduğu söylenirse de kesin değildir.1320 dolaylarında Eskişehir’de öldüğü söylenir.Batı Anadolu’nun birkaç yöresinde Yunus Emre adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden makam adı verilen yer vardır.Yapılan araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı Divan ölümünden yetmiş yıl sonra düzenlenmiştir. Anadolu’da Yunus Emre adını taşıyan ve Yunus Emre’den çok sonraları yaşamış başka şairlerin yapıtlarıyla karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış, böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır. Gene Yunus Emre adını taşıyan ve başka şairlerin elinden çıktığı ileri sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. Onun dil, şiir ve düşünce bakımından özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen Divan’daki şiirleri nedeniyledir.
Yunus Emre’nin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. Bu sorunlar görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır.Şiirlerinde işlenen konular ise insan, Tanrı, varlık birliği, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük, erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır.O,bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe olarak sergilemiştir.İnsan bir sevgi varlığıdır,tin ile gövde gibi iki ayrı tözden kurulmuştur. Tin tanrısaldır,ölümsüzdür,gövdede kaldığı sürece geldiği özün ve yüce kaynağa, tanrısal evrene dönme özlemi içindedir.Gövde dağılır, kendini kuran öğelere ayrılır. İçinde insanın da bulunduğu tüm varlık evreni toprak, su, ateş ve yel gibi dört ilkeden kurulmuştur. Bu dört ilke yaratılmıştır, yaratıcı da Tanrı’dır.Tanrı, bu dört ilkeyi yarattıktan sonra, ayrı ayrı oranlarda birleştirerek varlık türlerinin oluşmasını sağlamıştır.İnsan sevgi yoluyla Tanrı’ya ulaşır,çünkü insanla Tanrı arasında özdeşlik vardır.Ancak, insanın bu madde evreninde bulunması,tinin tanrısal kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır.Bu ayrılık insanı,yaşamı boyunca Tanrı’yı düşünme,ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir.Gerçekte insan-Tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnız Tanrı’dır, türlülük bir görünüştür.Çünkü Tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık türlerini kapsar, her varlıkta yansır. Evreni kuran öğelerle insanın gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. Bu özdeşlik tanrısal tözün bütün varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından dolayıdır.Tanrısal tözün nesnel varlıklarda bulunması bir yansıma niteliğindedir,çünkü Tanrı yarattığı nesnede yansıyınca oluş gerçekleşir.
Sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir eğilim niteliğindedir.Yunus Emre, sevgiyi Tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar.Sevginin gereği yüce Tanrı’ya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır. Tanrı insanla özdeş olduğundan kendini seven Tanrı’yı, Tanrı’yı seven kendini sever. Çünkü sevgi kendini başkasında, baskasını kendinde bulmaktır. Sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar.
Sevginin değerini yalnız seven bilir.Yeterince aydınlanmamış,Tanrı ışıgından yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur.Dost kişi gerçek seven kimsedir (âşık). Dost başka bir anlamda da Tanrı’dır, kişinin gönlünde ışıyan tözdür.

(25)