Menü

Bedri Ruhselman 01

30 Ocak 2017 - Parapsikoloji

Türkiye Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Cemiyetinin kurucusu, Spiritualist, deneyci, araştırmacı Dr.Bedri Ruhselman, 1898 yılında İstanbul Fındıklı’da doğdu, ailesi Kafkasya Çerkezlerinin Sapsıg kabilesinden gelmedir.

Onun ilk ve en önemli kitabı ”Ruh ve Kainat” 1946’ da üç cilt olarak yayımlandı. 1947’ de İzmir’e giderek doktorluk yapmaya ve bir celse grubu kurarak Ruhsal temaslara başladı. İstanbul ile bağlantılarını kesmedi, aynı yıl, ikinci kitabı “Ruhlar arasında”yı yazıp yayımladı.

Daha sonra İstanbul’a döndü. 30 Mart 1950 tarihinde Taksim Sıraselviler’de bir grup arkadaşıyla beraber adı geçen cemiyeti kurdu.

Yaşamını adadığı ve büyük ümitler bağladığı derneği, tam 7 yıl sonra 1957’ de bırakmak zorunda kaldı. Yerine, bugün “Sosyetik İsa” diye tanınan Refet Kayserilioğlu atandı.

Kayserilioğlu’nun başkanlığı altında “Ruh ve Madde” adlı dergi yayımlanmaya başladı.

Dr.Bedri Ruhselman; Refet Kayserilioğlu, Macit Aray, Sevgi Çağıl, Hikmet Omay, Sebahat Abla gibi ruhçu medyumlar ile celselere katıldı. Kendilerini “Mustafa Molla, Kadri Dost, Beyti Dost, Akın, Şihap” diye tanıtan Rehber varlıklardan dünyayı ve üzerindekileri kurtarabilmek için çeşitli bilgiler aldı…

Yaşamının son anlarında yanında bulunan ve kendisine müdahale etmek isteyen Dr.Kayserilioğlu’na “Yukarıdakilerin işine karışma” diyordu ve 1966 yılında öldü…

Onun ölümünden sonra, derneğin iç bünyesinde, kişisel fraksiyon çatışmaları doğduğundan, Dr.Refet Kayserilioğlu, taraftarlarını da alarak, çalışmalara başladı. Ruh Dünyası adlı dergide aynı konunun başka bir boyutunu ele aldı.

Bir süre sonra da “Dünya Sevgi Birliği” adlı Derneği kurdu.

“Meşale” adlı varlıktan tebliğler aldığını söyleyen, ud ve tanbur çalan bu zat, 1985 yılında Neco’nun seslendirdiği bir bestesi ile Eurovizyon şarkı yarışmasına katıldı.

Çevresine çok sayıda star sanatçı ve yazar toplamış, şanı sosyetede yayılmıştı. Derneğine gelen ünlüler arasında Merhum Zeki Müren, gazeteci Çetin Altan, Mete Akyol, Neco, Rüçhan Çamay, Gönül Akkor gibi isimler vardı; böylece fikirlerini bu çevrelerde yaymaya başladı.

Adını sonradan “Beyti Dost” diye açıkladığı bir varlıktan, sevgi üzerine birtakım mesajlar aldı. İlkesi, “sana bir tokat atana öbür yanağını uzat” idi. Ruhselman’dan sonra bu gibi düşünceler çığ gibi büyümeye, çeşitli dernekler kurulmaya başladı:

1. Ruhsal Evrim Araştırmaları Grubu,

2. Maharishi Birleşik alan Teknolojisi Derneği,

3. Bilinçli Hipnoz Derneği,

4. Anandamarga Yoga Derneği ,

bunlardan birkaç tanesi..Bildiğimiz kadarıyla bugün, M.T.İ.A. derneğinin başında, geçenlerde vefat eden Ergün Arıkdal’ın yerine seçilen Halûk Hacaloğlu bulunmaktadır. UFO uzmanı olarak bilinen, televizyon kanallarında UFO’ lar ile ilgili sorulara cevap veren Selman Gerçeksever de burada faaliyetlerini sürdürmektedir.

Cemiyetin çalışma alanları genellikle Ruh – Madde, Reenkarnasyon, Ufo’lar ve Sevgi Birliği üzerinedir.

Reenkarnasyon konusunda yapılan araştırmalara İlahiyat Fakültelerinde Dekan olarak görev yapan ilim adamlarımızdan da, uzak çevreden olsa bile, görüşleriyle iltihak edenler bulunmaktadır.

Şimdi biz, kökeni Hint felsefesine, dayanan bu anlayışla ilgili görüşlerimizi açıklamaya çalışalım;

Mistik verilere göre, Reenkarnasyonun gerçekleşmesi imkansızdır. Ancak, Reenkarnasyoncular şu düşüncelerden yola çıkarak yeniden dünyaya gelmenin mümkün olduğunu iddia etmektedir:

“İlk yaşamda, bazı insanlar zengin, bazı insanlar fakir; bazıları sağlıklı, bazıları sağlıksız; kimi güzel kimi çirkin olarak dünyaya gelmektedir… Oysa, yaratanın gözünde hepsi O’nun kulu.. Burada, görülen bir adaletsizlik var… Fakat Allah’ta adaletsizlik olmaz!… Onun için, bugün iyi olanlar kötü, kötü olanlar da iyi olarak defalarca dünyaya geliyorlar.”

“Çok küçük yaşta süper zekâya sahip olan çocukların durumu da ancak yeniden dünyaya gelişle açıklanabilir. Çeşitli fobiler herhangi bir sebebe bağlanamaz, bu daha önceki varoluşta yaşanılan olaylardan kaynaklanmaktadır.”

Hiç gitmediğimiz bir yeri daha önceden biliyormuş hissi (deja vu), ruhçuluk anlayışında, “kişinin değişik bir mekan ve ruh hali içine girerek şimdiki ve geçmişteki yaşamı bir arada yaşaması” şeklinde açıklanmaktadır.

Şimdi bu verileri yanıtlayalım;

Bildiğim kadarıyla Allah’ın adalet anlayışı bizdeki kavramın çok ötesinde, “dilediğini yapması” şeklinde oluşur. Allah’ta duygu olmadığı için, yaptığı işten pişmanlık duymaz. Dolayısıyla, kısıtlı bır yargı olan eşitlik prensibi ile bu oluşu ele almak son derece yanlıştır.

Dâjâ vue düşüncesi ise tümüyle, beynin radar dalgaları ile belirli bir yeri görmesi ve tespit etmesidir; bilinmeyen bu yönler, özellikle rüyada meydana gelen hassasiyet, “değişik mekân ve ruh hali” içine girme şeklinde Reenkarnasyona adapte edilmek istenmiştir. Aslında ruh’ta girme ve çıkma yoktur, ne var ki tez olarak kabul edilen bu görüş de, gerçeği yansıtmamaktadır.

Önceki yaşamlarında aldıkları yara v.b. izlerini, öyle bir olayı yaşamadıkları halde, bedenlerinde taşıyan insanlara gelince…

Evet, günümüzde böyle inanılması güç olaylarla karşılaşıldığı bir gerçektir.Ancak, bütün bunlar, kesitsel algılama araçları ile tespit edilmesi mümkün olmayan, yeterince tanıyamadığımız veya varlığını inkar yoluna gittiğimiz ışınsal yapılı varlıkların (CİN) aldatmacasından başka bir şey değildir. Ölüm ötesi yaşama geçmiş ruhun geri dönmesi asla mümkün olamaz.

Amentü’yü sanırım, hepimiz, biliyoruz.Tabii burada bilmeyi, kulaktan dolma bilgileri kabul etmek anlamında düşünmüyoruz. Resullerden sonra, Ahiret gününe iman etmek, iki manada mütalaa edilir;

1. İsrafil’in Sur’unu takip eden mahşer; hesab, şefaat gibi olayları da içine alan kıyamet günü anlamınadır.

2. Zaman’da bir boyutu olan herhangi bir oluşu takip eden ikinci durumdur ki, bu anlamda gelecek günler sonsuzdur.

İnanç sahibi bir insan, kıyameti kabul ettiğine ve kıyamet gününden sonraki an’lar da var olacağına göre, bu kesitlerde sonsuza dek yaşanması gerekecektir. Bu noktada mistizmi, ‘oluşu’ sürekli ileriye götüren şekliyle düşünmek gerekir. Diğer ekollerden farkı da budur.

Reenkarnasyon inanışını çürütecek kanıtları zaman üstü boyutlarda hazırlanan Evrensel Kitap sunuyor, şöyle; “Rabbim beni (dünyaya) geri gönder!.. Ta ki ben yitirdiğim (ömrüm) karşılığında yararlı çalışmalarda bulunayım.” Hayır onların söylediği bu söz, boş bir laftan ibarettir!. Önlerinde BA’S gününe kadar geri dönmelerini önleyecek Berzah vardır. (23/98-99-100)

“Rabbimiz, bizi çıkar (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım!” diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur. (Fatır-37)

Olayları tek taraflı düşünmek, insanı yanlışa götürür. Reenkarnasyoncular, alternatif bir uyarıyı kendi görüşlerine temel olacak biçimde yorumluyorlar;

“Allah’ı nasıl inkar edersiniz ki, siz ölülerden iken sizi diriltti, sonra öldürecek, sonra tekrar diriltecek, sonra O’na döneceksiniz.” (2/28)

Burada açıkça iki defa ölmek ve dirilmekten bahsediliyor, çok doğru. Ancak, biliyoruz ki; ölüm denen şey yok olma değil, ruhun bedenden ayrılışını tatmasıdır.

Bir başka husus da (ba’s) dirilişin kıyamet gününde değil, ölüm denen izafi, yani “tadımlık” olayın hemen akabinde başlamasıdır. Aslında bir değil, birkaç ba’s (dirilme) vardır. Önce bebek, ana rahminde iken dirilir. Kabirde ikinci diriliş, (ba’s) var; mahşerde insanların o ortama göre yeniden bedenlenmesi var, daha sonraki ortamlarda yani Cennet veya Cehennem hayatında ve devamı olan sonsuz (ba’s) dirilmeler mevcut…

Bu bilgiler ışığında Ayetin yorumu şöyle oluyor; bilincin kendini bilmez bir halde oluşu, (ölü iken), kendinizi bir beden + şuur olarak tanıma halinizin meydana gelmesi (diriltti), sonra ruhun canlı ve diri olarak bedenden ayrılışı (öldürecek) hemen akabinde Ba’s olayının yaşanması (tekrar diriltecek) ve bu dirilmenin söylediğimiz şekilde tekrarlanması.

Burada dikkat edilmesi gereken bir konu daha var; “sonra O’na döneceksiniz” ibaresi, sonunda insanın öz varlığını, hakikatını müşahade edecek olması manasına gelir. Dünya yaşamında elde edilemeyen ve Ayet’in bir bölümünde açıklanan bu hali, birim, istisnalar dışında, kısa bir müddet yaşayacak, sonra tekrar eski idrakına dönerek, sonsuza kadar birimsellikle yaşamına devam etmek zorunda kalacaktır.

Ateist bir insanın Reenkarnasyon anlayışını kabul etmesi mümkün değildir. Zira, bu görüşte, ruhun varlığı ve ölüm ötesine inancın yeri yoktur.

Anlattıklarımızı, mistik alan dahilinde kabul etmeyip kendi bilgileri ışığında değerlendirerek, yeniden bedenlenebileceklerine inananlar, lütfen, varsayımdan öteye geçmeyen, eski yaşamlarındaki şartlarını iyi tespit etsinler. Zira tüm veriler ipnotize edilen kişinin telkin sayesinde oluşan imajinasyon’undan başka bir şey değildir ve gerçeğe uymayacaktır

Değerli dostlarım, bırakın normal insanların dünyaya tekrar tekrar dönmesini; bu, aziz diye tanımlanan insanlar için dahi mümkün değildir. Okuduğumuz, bildiğimiz kadarıyla, sadece Hızır a.s. ve Hz.İsa bedenen öldükleri halde, enkarne olacaklar. Biri her zaman aramızda, diğeri kıyamete yakın zamanda gelecektir…

Apayrı bir statü ile…

(1440)