Dünyadaki çözülmeyi bekleyen en büyük bilmecelerden biri, ica taşları olarak bilinen ,Colomb öncesine ait yaklaşık 15.000
adet, üzerinde gravürler bulunan bir taş kütüphanesidir.
Bu taşlar bir çöl şehri olan Peru’ daki İca şehri yakınlarındaki bir mağarada bulunmuşlardır. İca başkent Lima’ dan 300 km.
Uzaklıkta bulunmaktadır.60’lı yıllarda bir çiftçi Nasca çizgilerinden çok uzakta olmayan bir yerde bir mağarada taşlardan
oluşan bir tepe bulduğunu açıklamıştı.Bazıları ise gömülü haldeydi.Çiftçi ilk önce cebinde bir kaç taşla gelmişti.Ancak bir
yığın taşla tekrar geri gelmesi pekde uzun sürmedi.Bir zaman taşları turistlere satarak iyi para kazandı.
Artık çiftçiyi tanımayan yoktu.Kısa zamanda bir arkeolog ordusu bu mağaraya geldi.
Bu arada taşlarla Peru hükümeti de ilgilenmeye başladı.Ve Peru’nun yağmacılarla dolu ikinci bir Mısır olmasını
istemediler.Çiftçiyle ne tür bir anlaşma yapıldığını kimse bilmiyor ancak, tutuklanmasından ve hapis cezası almasından sonra
birden bire sattığı o taşların sahte olduğunu ve onları kendisinin yaptığını belirtti.Bu işi turistlerden para yürütmek için
yaptığını ve işlerin buraya kadar varacağını tahmin edemediğini söyledi.
Dr.Javier Cabrera
1966 yılında Dr. Javier Cabrera, doğum gününde üzerinde çizimler bulunan küçük bir taş hediye aldı.Çizimler ona eski
geldi,çünkü taşın üzerinde ilkel bir balık çizimi vardı.
Dr. Cabrera çiftçinin en iyi müşterisi olmuştu bu arada. Daha sonra Dr. Cabrera çiftçiyle konuşmaya gitti ve çizimleri nasıl
yaptığına ait bir çok soru sordu.Ve bir çok çelişkili cevap aldı.Adam çizimleri kendisinin yaptığını ısrarla söylüyor,ancak
bunun ömür boyu hapiste tıkılı kalmaktan korktuğu için söylediği belliydi.
Doktor çiftçiden birkaç bin adet taş satın almıştı.Ve bu taşlardan daha kaç tane olduğunu öğrenmek istiyordu.Sanki çiftçi
her hafta daha çok taş yapıyordu.Cabrera çiftçi tarafından uyutulduğuna inanmaya başlamıştı.Yani çiftçi taşları kendisi
yapıyordu.Çiftçi taşları nasıl imal ettiğini anlatmayı reddediyordu.Doktor bir hesap yaptı.Buna göre çiftçi hergün en az 1
taş hazırlarsa bütün taşları hazırlaması 40 yıl sürecekti.Bu imkansızdı.Dr. Cabrera taşların üzerindeki resimler hakkında
cevaplara ulaşmak için hemen işe koyuldu.
Taşlar bir çok değişik boyutlardaydı.Bazıları avuç içine sığacak kadar küçük, bazıları ise bir köpek kadar
büyüktü.Taşlardaki çizimler kesintiye uğramadan çizilmişlerdi.Yani sanatçı elini kaldırmadan çizmişti.Gravürler taşın
orjinal renginden daha açık renkteydiler.Fakat oyuklardaki renkler daha koyuydu.Buda gösteriyor ki taşlar uzun zaman önce
kazınmışlardı.Taşlar andesit içermekle birlikte griden siyaha değişen renlerde volkanik özelliklerde gösteriyordu.Bunun
yanında çok sert olan bu taş türünü ilkel aletlerle kazımak çok zordur.Almanya’daki bir labaratuar taşlardaki oyukları
(kazınan yerleri) inceleyerek ,kazıma işleminin eski bir zamanda yapılmış olduğu sonucuna vardı.Ayrıca taşların bulunduğu
bölgede milyonlarca yıl öncesine ait fosil ve kemik kalıntılarına rastlandı.
Kil çamurundan yapılma eserleri içinde barındırdıkları organik artıklardan dolayı tarihlendirmek kolaydır ama bu eski taşlar
organik madde içermedikleri için tarihlendirilmesi çok zordur. Klasik karbon metodu cisimdeki organik maddeler( bir zamanlar
yaşamış olan canlılar) esasına dayanarak bir tarihlendirme yapabilmektedir.Taşın üzerindeki koruyucu siyah tabaka
bakterilerden meydana gelmiştir.İyi bir koruyucu tabakanın bu şekline gelmesi için binlerce yıl geçmesi gerekiyor.Kazıma
işlemi sırasında bu tabakada kazınmış ve gerçek taşın görünmesine yol açmıştı.Fakat kazınan yerlerde tekrar siyah bir tabaka
meydana gelmeye başlamış.Buda gösteriyorki kazıma işlemi çok uzun zaman önce yapılmış.
Dr. Cabberas’ın taşlardan oluşan kütüphanesi insan melez ırklarına ait kalıntılar,eski hayvan türleri,kayıp uygarlıklarla
ve dünya felaketleriyle ilgili ilgilidir..
Bunlar arasında inkalardan kalmış kasklı insan figürleri, kalp ve beyin naklini gösteren gravürlerde vardır.Bazı taşlar
hayatı uzatmak ile ilgili genetik kodlarda içermektedir.Kan damarlarının ince hortumlarla betimlenip , doğal enerjiyi üretme
ve hücre bölünmesinin tasviride bulunmaktadır.Ayrıca 4 seriden oluşan taşlar üzerinde eski mitleri anlatır gibi ve
bilinmeyen anakaralar ( kıtalar ) barındırmaktadır.
Eğer eski batık kıtalar teorisini desteklemek istersek ,araştırmacı ve yazar James Churchward’ın kutsal bir Tibet tabletinde
yazılı olan bilinmeyen 2 kıtayıda örnek gösterebiliriz.Kitabının ismi “ KAYIP KITA MU” ve konusu bir zamanlar hint
okyanusunda bulunan bir kıtadır.Bu bölge ayrıca kayıp kıta atlantisin eski kitabelerde bahsedildiği yerdir.
Kaşif William Niven Yucatan’da bulduğu bir kabartmada Atlantik ve Hint Okyonusunda bulunan dev kara parçalarına
raslamıştı.Bunlar Atlantis ve Lemurya olabilirlermi?
Bilimadamları Amerika, Asya ve Afrikanın önceleri bugünkü şekillerinden çok daha farklı olduğu görüşünde
hemfikirdirler.Çünkü kıtalar yerdeğiştirmektedirler.Jeologların yardımıyla Dr. Cabrera , Taşlar üzerinde çizilmiş olan kara
parçalarının dünyamızın milyonlarca yıl önceki halini gösterdiğini teyit etti.
Dr. Cabrera şu sonuca vardı; Gerek zaman, gerek ustalık, gerekse bilgi bakımından taşlardaki bu çizimleri o çiftçinin
yapmasına imkan yoktu.11.000 taş satın aldıktan sonra Dr. Cabrera , çiftçinin güvendiği bir arkadaşı olmuştu.Ayrıca
çiftçinin, turistleri aldattığını kabul eden bir kağıdı imzalaması karşılığı hapisten çıktığınıda öğrendi.Aksi halde devlet
arazisindeki şeyleri satmaktan ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilirdi.
Dr. Cabrera jeologlarla birlikte taşların üzerindeki garip haritaları incelemeye koyuldu.Bazı köşeler ve kara parçaları
tanıdık gibi geliyordu ancak aralarındaki okyanus kısımları garip derecede bugünkünden farklıydı.Bilgisayar analizleri
sonucunda jeologlar,bu haritaların, gezegenimizin günümüzden 13 milyon yıl öncesini gösterdikleri sonucuna vardılar.
Peru her zaman garip bir ruhsal güce ve her şeyi bilmek isteyen kültürlere sahip olmuştur.Hatta gezegenimizi ziyaret
ettikleri iddia edilen “eski astronotlara” ev sahipliği yapmıştır.Peru’nun büyük bir bölümü yüksek bir elektromanyetik alan
üzerinde bulunmaktadır.
Ufo gözlemleri Peru halkı için gayet sık rastlanan ve normal bir olaydır.Hatta bazıları ise Dünya dışı canlılarla irtibat
halinde olduklarını iddia etmektedirler.
Bazılarına göre Machu Picchu Ufolar için bir iniş yeridir.
Ica taşları aynen Nasca çizimleri gibi bir sır olarak kalmaya devam etmektedir.Bu bölge yüksek elektromanyetik enerjiye
sahiptir.Bu yüzden bir uzay üssü olarak kullanıldığı iddia edilmektedir.Bölge yüksek miktarda demir içerdiği için böyle bir
enerjiye sahiptir.
İca taşlarını kim yaptı? Göstergeler birazda dünyadışını gösteriyor.Fakat bu konu çözülemeyen sırlar kervanında yol almaya
devam edecek gibi.
(55)