Menü

İlginç Ölümler – 01

30 Ocak 2017 - İlginç Ölümler

* Güney Afrika’nın Cape Town şehrindeki bir hastanede gizemli ölümler oluyordu.üstelik ölümlerin hepsi Cuma günü,311 numaralı yoğun bakim odasında gerçekleşiyordu.Hemşireler ve doktorlar buna bir çözüm bulamayınca devreye polis girdi.Araştırmalar sonuç vermedi,sır ölülere uzun sure açıklama getirilemedi.Uzmanlar odanın havasını bakteriyolojik olarak kontrol ettiler sonuç sıfırdı.Tabi bu arada 311 numaralı odadaki hastalar sebepsiz ölmeye devam ediyordu.Sonunda oda sürekli gözetim altına alındı ve neden ortaya çıktı.Cuma sabahı saat 06:00 da odaları temizleyen görevli,hastanın başında bulunan solunum fişini çekerek elektrik süpürgesinin fişini takıyordu.işini bitirdikten sonra solunum cihazının fişini tekrar takıyordu ama…

* Bonn’da iki gösterici, domuzların Kesimevi’ne barbarca götürülüp orada kesilmelerini protesto ederken, domuzların bulunduğu yerin kapıları kırılır ve 2000 domuz kaçışırken, iki göstericiyi ezerek öldürürler…

* New York’ta 5. caddede, bir adama araba yavaşça çarptı. Adama bir şey olmamıştı… Şoförle konuştu ve tam kalkacakken adamın biri ona kalkmazsa sigortadan para alabileceğini söyleyince yeniden aracın önüne yattı. Şoför adamın kalktığını sanıp gaza bastı ve adam öldü…

* Katil Michael Godwin, ABD Colombia’da ölüm cezasına çarptırıldı ve infazın elektrik sandalyesinde yapılmasına karar verildi. Ancak idamına birkaç saat kala, avukatlarının çabasıyla Eyalet Komitesi tarafından ölüm cezası, ömür boyu hapse çevrildi.

Haftalar sonra Godwin yeni hücresinde metal bir sandalyeye oturmuş, hücreye gönderilen televizyonu kurcalıyordu. Nasıl olduğu hala bilinmiyor, televizyonun elektrik kablosu metal sandalyeye değdi ve Godwin çarpılarak can verdi; aynen kurtulduğu elektrikli sandalyede olacağı gibi.

Kabloda minicik bir sıyrık vardı; belki bir fare kemirmişti veya başka bir nedenden… İlahi adalet Godwin’i bağışlamamıştı…

* 1987’de ‘Ölenleri Hatırlama Günü’nde 40 yaşındaki Lousiana’lı bir avukat, ölümü anımsatan törenlerden bunalmıştı. Aynı günün akşam saatlerinde, marinada bulunan teknesinin güvertesindeydi. Ellerini göğe kaldırdı ve; ” İşte buradayım, beni mezara alamayacaksın…” diye haykırdı. Tam o anda şimşek çaktı ve bir yıldırım düşerek adamı kömür etti. Avukatın adı ‘Graves’, yani ‘Mezarlar’dı….

* 1893’de Texas Honey Grove’da yaşayan Henry Ziegland, bir yaz günü kız arkadaşının evinden çıkarken, kızın ağabeyi ile karşılaştı. Ağabey silahını çekerek Ziegland’a bir el ateş etti. Kurşun Ziegland’ın yüzüne geldi; bir yanağından girip, diğerinden çıktı ve hemen arkadaki ağaca saplandı. Ziegland yere düştü, ama ölmemişti. Ancak onu öldürdüğünü sanan kızın ağabeyi ikinci kurşunu kendisine sıkarak yaşamına son verdi.
Aradan 20 yıl geçti. Kızla evlenip aynı yerde yaşamaya devam eden Ziegland, bir gün yukarıda bahsi geçen ağacı kesmeye karar verdi. Ama çok uğraşmamak için ağacın içine bir parça dinamit koyup patlattı ve anında öldü.
Oysa ağaçtan yeterince uzakta durmaktaydı, ancak 20 yıl önce ağaca saplanan kurşun patlamada yerinden fırlamış ve Ziegland’ın beynine saplanmıştı. Ağabey artık rahat olmalıydı; öcü alınmıştı…

(137)