Menü

Hermes

30 Ocak 2017 - Mitoloji

Mitolojide Hermes :

Yunanlılar ona Hermes ya da Ermes, Romalılar ise Merkür derler. Başlangıçta rüzgar tanrısı sayılmış, sonradan hırsızlarla tüccarların tanrısı olmuştur. İkinci kat gökte bulunan bir delikanlı (ay), Zeus ile Atlas’in kızı Maia’nın oğludur. Doğar doğmaz beşiğinden kaçıp Apollo’nun ineklerini çalmıştır. İzini kaybettirmek için sığırları gerisin geri mağaraya sokmuştur. Sığırların dördünü kendisi için kurban edip yakmış, dumanlarını koklamış ve bundan büyük bir haz duymuştur. Daha sonra Venüs’ün kemerini, Mars’ın kılıcını da çalmıştır. Apollo bunu duyunca üstüne yürümüşse de Hermes lir’i icat edip çalmaya başlamış. Apollo, lir’in sesine dalmış ve bu sesten büyük bir zevk almıştır. Hermes’i sığırlara çoban yapmış, lir’ini de elinden almıştır. Hermes aynı zamanda Zeus’un postacısıdır (habercisi, elçisi). Ayaklarında kanatlar bulunan ve elinde yılanlı bir sopa tutan, miğferli güzel bir delikanlı olarak temsil edilmiştir. Çok dolaştığından, yolcuların koruyucusu olarak tanınmıştır. Dört yol ağızlarında dört başlı heykelleri (herme) dikilmiş. Hırsızlığı yüzünden yalancı, yalancılığı yüzünden de güzel söz söyler sayılmış, hatiplerle tüccarların tanrısı kabul edilmiştir. Pazar yerlerine de heykelleri dikilmiş. Gençlere, onun vücudu ideal bir vücut olarak gösterilmiş. Savaşçı olarak temsil edildiğinde ise, başı açık belagati temsil ettigi zaman sağ elini yukarı kaldırmış bir durumda, ticareti temsil ettiği anlatılmak istendiğinde de eline bir kese verilmiştir. Hermes aynı zamanda en büyük büyücü ve falcıdır. Elindeki sopasıyla insanlari uyutur, uyandırır. Ruhları yer altı dünyasına (Hades’e) gönderir, onlara eşlik eder. İnsanları hayvanlara dönüştürür. El falında küçük parmak onu temsil eder. Kayıp nesnelerin nerede bulunduklarını bildirir.

Bu daha çok mitolojik mahiyetteki bilgilerden sonra bu güne kadar yapılmış bilimsel araştırmaların ışığında Hermes’in kimliği, eserleri ve felsefik doktrinleri üzerinde duracağız.

Hermes Trismegitus :

Hermes, Homeros gibi aslında bir edebiyatın adıdır. Ancak bu edebiyat, Homeros’ta olduğu gibi poetik degil, dini ve felsefiktir. Bir görüşe göre bu edebiyatta (Corpus Hermeticus) büyük ölçüde Eski Mısır’a ait fikirler yer almaktadır. Hatta bu özelliğinden dolayı Hermes Platon (Eflatun) ile karşılaştırılabilir. Ama yalnız genel anlamda. Hermes ile ilgili araştırmalarda vurgulanan bir görüş de eğer Platon, Soika, Philon, Gnostik, neoplatanik, Pythagoras ve neupythagoristlerin fikirlerini birbiriyle karıştırır ve bu karışıma önemli bir ölçüde Eski Mısır din ve felsefesine ait fikirler eklenirse, Hermes’in dini ve felsefi düşünceleri ortaya çıkar. Bu da bize Hermes’e atfedilen felsefenin “eklektik” mahiyette olduğunu göstermektedir.

Platon (M.Ö.427-347) eserlerinde Hermes’in Mısırlı bir tanrı ya da tanrı-insan olduğunu ve Mısırlıların ona Theuth adını verdiklerini belirttikten sonra Theuth’un yani Hermes’in bir çok şeyin, örneğin Matematiğin, geometrinin, astronominin, kaldıraç sisteminin ve özellikle alfabe ile yazının mucidi olduğunu yazmaktadır. Theben hükümdarının hafızaya zarar verir gerekçesiyle yazı yazmayı yasakladığını da eklemektedir.

Romalı yazar, hatip ve devlet adamı Marcus Tullus Cicero’ya (M.d. 106-43) göre İmparator Argus yani 5. Merkür öldürülmekten korktuğu için Mısır’a kaçmış, Mısırlılara yasalar ile yazıyı öğretmiş ve Argus’a Mısırlılar Theuth adını vermişlerdir. Cicero’nun bu ifadesinden Hermes ile Theuth’un aynı kişi olduğu ortaya çıkmaktadir. Theuth (Thot), Mısır takviminde aynı zamanda yılın ilk ayı alan “eylül’ün adıdır.

Lucius C. Lactantius (ölm. 325/30) ‘Divinae Institutiones” adlı eserinde Cicero’dan bu bilgileri aktardıktan sonra aynı şahsın yani Hermes-Theuta’un. Hermepolis (Mısır’da) şehrinin de kurucusu olduğunu belirtmektedir. Lactantius’a göre, Hermes’e öğretisinden dolayı “Trismegistus” (üç defa büyük) Hermes denilmiş ve tanrı olarak tapınılmıştır. Hıristiyan bir yazar alan Lactantius bir başka yerde de Hermes ile ilgili şunları yazmaktadır: Hermes Trismegistus yalnız Platon’dan değil, o Pythagoros’tan da önce yaşamıştır. Romalı kilise yazarı olan Tertullian (ölm. 160) gibi Lactantius da Hermes’in Enoch-İslamda Kuran’da adı anılan İdris Peygamber ile aynı kişi olarak varsayılır- ile aynı kişi olduğunu belirtmektedir. Çünkü Yahudiler de Enoch (Ehnuh)un Hermes olduğuna inanmaktadırlar. Modern diye tanımlayabileceğimiz yazarlardan Vercilius, Hermes’in Hz. Musa’dan önce yaşamış olduğunu, Patricius (1591-1593) ise Hermes’in Hz. Musa’nın çağdaşı olduğu fikrindedir. Franciscus Flussas Candalla (1574) ise Hermes’in Hz. İbrahim zamanında yaşadığını ileri sürmüştür. Isaac Casaubon ve büyük Fabrisius (1586) ise şu görüşleri ileri sürmüşlerdir: Örneğin Fabrisius, Hermes’e atfedilen eserlerin Homeros’tan ve Hz. Musa’dan daha önceki dönemin ürünleri olmadıklarnı savunmuştur. Yazara göre, Hermes, Homeros kadar eski değildir. Musa’nın da çağdaşı olamaz. Hermes’e atfedilen eserlerin bir Yahudinin ya da yarı Yahudi-Platonik, yarı Hıristiyan bir yazar tarafından M.S. II. yüzyılda kaleme alınmış olmalıdır. Bütün bu bilgilerden şu sonucu çıkartmak mümkündür: Hermes; Thoth degildir. O, Thoth’un babası olarak tanıtılmaktadır. Thoth ile Theuth’un aynı kişi olması muhtemeldir. Asclepsius’un yazdığına göre Hermes Hermepolis’te tapınılan tanrı Hermes’in torunudur. Bu kişi “genç Hermes” olarak adlandırmaktadır. Kutsal kitabın sözünü ettiği Hermes ise Eski Mısır’ın büyük tanrılarından birisidir ve Osiris ile Isis’in hocasıdır. “Paemander” adlı hermetik eserde de Thoth Uranus ile Kronus’tan türemiştir.

Hermes’in Eserleri ( Corpus Hermetisus ) :

Hermes’in eserleri hakkında ilk bilgileri, Neoplatonizmi metafizik, theolojik bir sistem haline getiren Porphyrios’un Suriyeli öğrencisi Jamblichos’tur (M.S. 300). Yazarın vermiş olduğu bilgilere göre Hermes’in eserlerinin sayısı 36525’tir. Yine aynı yazar başka bir yerde eserlerin sayısını 20 bin olarak vermiştir. Lactantius ise, Hermes’in eserlerinin sayıca çokluğundan söz etmiş ancak somut bir sayı anmamıştır. İskenderiyeli Clemens (Clemens von Alexandria, MS. 150-215) Hermes’in eserlerinin sayıca Eski Mısır diniyle ilgili olduğunu yazmaktadır. Yazar bu münasebetle Eski Mısır dini törenleri hakkında bilgi de vermiştir: Clemens’in yazdığına göre, törenin ön safında müzik sembolleri taşıyan bir rahip yer alır. Bu rahip Hermes’in tanrılara okunan ilahileri içeren iki kitabını ezberlemiştir. Onu bir başka rahip izler. Bunun da elinde Astronominin sembolü olan bir hurma dalı vardır. Hermes’in Astronomi ile ilgili olan güneş ve ayın ışıkları, güneş ve ayın doğuşları ile ilgili bilgiler vardır ve bu rahip bu bilgileri tören esnasinda sürekli tekrarlar. Ondan sonra gelen rahip ise kutsal katiptir. Başında tüyler elinde de kamış kalem ile mürekkepten oluşan bir yazı takımı taşır. Bu rahibin görevi Hiyeoroglif kitapların (Kosmografya, Coğrafya, güneş ve ay sistemleri, beş gezegen ve Mısırın topografyası ile ilgili kitaplar) hepsini ezbere bilmektir.

İskenderiyeli Clemens’in vermiş olduğu bilgilere göre Hermes’in önemli olan kitaplarının sayısı 42’dir. Bunlardan 36’sı Mısırlıların bütün felsefelerini içerir ve yukarıda adları anılan rahipler tarafından ezberlenirler. Geriye kalan 6 kitap da taşıyıcıları olan rahipler tarafından aynı şekilde ezbere bilinirler. Bu altı kitap vücudun yapısı, hastalıklar, organlar, ilaçlar, oftolmoji ve diğer tıbbi bilgiler içerirler.

Clemens’in belirttiği gibi bu kitaplar Eski Mısır ile ilgilidir. Hem din ve felsefe hem de dil olarak. Günümüze kadar gelmiş olan Hermes’e atfedilen iki önemli eser vardır: Bunlar, “Poemander” ve “Asclepsius”tur. Poemander’in sözlük anlamı ‘Shepherd of man’ yani “insanların çobanı”dır. Bu iki kitap Yunanca olup fikir olarak Platon’un felsefesiyle benzeşirler. Jamblichos’a göre Hermes’in eserleri Eski Mısır dilinden Yunan felsefesine aşina olan kişilerce Yunancaya çevrilmişlerdir. Ancak adı geçen kitaplar üzerinde yapılan incelemeler bunların tercümeden daha çok asıllarının Yunanca olduğu intibasını uyandırmaktadır. Patrisius, Hermes’in çok eskiye dayandığını ve bu faraziyeden hareketle şu sonuca varmaktadır: Yunanlıların bütün felsefe sistemleri, yani Pythagoras’in mistik matematiği, Platon’un etiği ve Theolojisi, Aristotalesin ve Stoikacıların fizik teorileri Hermesin kitaplarına dayanmaktadır. Yazarın bu iddiasi aslında oldukça mantıklı bulunmaktadır. Çünkü eğer Hermetik kitaplar (Corpus Hermeticus) Yunan felsefesinin ürünü değilse, Yunan felsefesi Hermesin ürünü olmalıdır. Hermes hakkında ilk bilgileri aktaran Yazar Lactantius’tur. Onun Hermesin eserlerinden yapmış olduğu alıntıların bazılarını bugün elde bulunan Hermese atfedilen eserler doğrulamaktadırlar. Filozof Plutarch’ın Hermes’in eserleri hakkında aktardığı bilgileri günümüz bilim adamları ciddiye almamakta, onları kulaktan dolma bilgiler olarak nitelendirmektedir.

Hermes Doktrinleri :

Hermes’in çok çeşitli doktrinleri vardır. Günümüz bilim adamları bu doktrinlerin hepsinin aynı kafadan çıkmış olmalarını şüpheyle karşılamaktadırlar.

Hermes “Tanrı her şeyi yaratır, ancak ‘kötülüğü’ yaratmamıştır” demektedir. Hermes’in tekrarladığı bir düşünce de “Cosmos”un tanrının oğlu olduğudur. Hermes, bir taraftan “insan ruhu, aklı olmayan hayvanın bedenine giremez” demekte, ancak diğer taraftan da “ruhun kötülüğü devam ederse, o zaman seyrettiği yolu gerisin geriye sürdürerek ta sürüngenlere kadar dolaşır.” Bu iki düşünce arasında açıkça bir çelişki vardır.

Asketik Prensip ( zühd ) :

Hermes, “kendini seven kişi,’ bedeninden nefret etmelidir” demekte, ancak başka bir yerde de evlenmenin gerekliliğinden ve aile kurumunun yüceliğinden söz etmektedir. Hermes, sık sık tanrının oğlundan bahseder. Hermetik öğreti ile Hıristiyanlık arasındaki benzerlikleri yüzeysel bulan bilim adamları varsa da, bugün İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna dair Hıristiyan öğrerisini Eski Mısır’a geri götürenler de vardır. (Bknz. Emma Brunner-Traut, Gelebte Mythen. Darmstadt 1981 “Pharao und Jesus a/s Gottes sohn’). Hermes’e göre, bazen tanrının oğlu Nus’tan türemiş olan “Logos”, bazen de Tanrı’nın oğlu bir insandır. Ancak o bildiğimiz bir insan değil “ebedi” (aenian) bir insandır. Çünkü o tıpkı babası gibidir. Bu Nus’un cinsiyet aspektinin oluşu anlaşılması zor da olsa, onu bi-seksüel yapmaktadır. Bazen de Platon’da olduğu gibi, tanrının oğlu “her şeyi hisseden” evrendir. Hermes, güneşi açıkça tanrının oğlu olarak nitelendirmiyor, bunun yerine güneşi ikinci bir tanrı olarak anmaktadır. Kimi bilim adamları Hermetik kitapları Hıristiyan olmayan yani pagan-Gnostizm veya Gnostik eski Hıristiyanlık olarak nitelendirmeyi daha uygun bulmaktadırlar.

Kötülük: Hermesin kötülük ile ilgili görüşleri de çeşitlidir: Bir taraftan “ruhun her kötülüğü sefahattan kaynaklanır” demekte, diğer taraftan başka bir yerde de “beden kötülüğün kaynağı” olarak gösterilmektedir. Yine Hermes’e göre “bedeni sevmek ölüm sebebidir”. Bir başka yerde de “iyilik” ve “tutku birbirinin zıddıymış gibi gösterilmektedir. Hermes, “tutku” tıpkı “demirin üzerindeki pas gibidir” yani onun parlaklığını, gerçek yüzünü örter, demektedir. Bütün bunlar belki de sonuçta aynı noktada kesişmektedir: Kötü düşünceler “daimon (cin ‘ veya Aselepsius’ta yazıldiğı gibi “kara melekler’ tarafından insanlara musallat edilmektedir. Bu düşünce Yunanistan’dan daha çok Iran’ı akla getirmektedir. Hermes’e göre kötülük her ne şekilde ortaya çıkarsa çıksın tanrı tarafından yaratılmamıştır. Kötülük yalnız dünyaya aittir. Kötülüğü bütün cosmos’a (evren) mal etmek küfür olur, tanrıya saygısızlıktır. Yine Hermes’e göre dindar insan kötülüğü iyiliğe dönüştürmeye muktedirdir

Hermes ve Tanrı :

Hermes’in tanrı ile ilgili düşünceleri çeşitlilik arzetmektedir: Polytheist, phanteist ve monotheist fikirler karışımıdır. Ona göre gökyüzündeki yıldızlar tanrıları temsil ederler. Bunların en önemlisi denizlerden ve yeryüzünden daha büyük olan güneştir. Ayrıca ölümsüz ve insanlar tarafından erişilebilen başka varlıklar vardır. Hermes diyor ki, “insan tanrıları kendi tasavvurlarına göre yarattı. Tıpkı baba ve rab olan büyük tanrı kendi bünyesi içinde ve kendi tasavvurlarına göre çeşitli tanrılar yarattığı gibi. ‘ Asciepsius, Hermes’e sorar: “Bunların (tanrıların) heykellerini mi kastediyorsun”? Hermes şöyle cevap verir: “Bunlar hayat, duygu ve ruhla bezenmiş heykellerdir. Heykeller, geleceği, olacağı önceden bilirler. Bu bilgileri rüya, fal ve prophetie yoluyla bildirirler. İnsanları hasta eden, hastaları sağaltan ve arzulara göre keder ya da neşe dağıtan heykeller. Heykellerin bu güçleri, onların içinde ikamet ettiğine inanılan daimonlardan (cinlerden), meleklerden kaynaklanmaktadır.” Hermes bu doktrinini pekiştirmek ve desteklemek için Eski Mısır tanrısı Osiris’in kızkardeşi ve karısı olan Isis’in davranışlarını örnek göstermektedir: Isis. memnun olduğu zaman iyi şeyler yapar, memnun olmadığı zamanlarda da kötülük saçıyor etrafa.

Hermes, “hiddet tutkusu” (öfke) “insanlar tarafından yaratılmış dünyevi tanrılarda alışılmış bir durumdur” diyor. Bu teori, yani heykellerin daimonlar (cinler) içerdiği inancı daha sonra Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiştir.

Polytheizme ait bu düşüncelerin yanı sıra phanteist fikirler de söz konusudur: Nitekim “Ben ne isem, sen de o’sun”, “Benim yaptığım her şey sensin, benim söylediğim her şey sensin’ “Ben seni biliyorum, sen de beni biliyorsun. Ben, senim, sen de bensin” sözlerini okuduğumuz zaman sanki elimizde Hintli bir filozofun kitabı vardır. Benzer düşünceleri Hıristiyan Mistisizminde de buluruz. Örneğin yukarıda adı geçen İskenderiyeli Clemens: “Gerçek Gnostiker (Christ) tanrıyla birdir”. Yine yukarıda adı sık sık tekrarlanan Lactantius: “Saf’ (arınmış), ya da mükemmel insan sonunda “Consimilis Dea, yani tamamiyle Tanrı gibi olur’ demektedir.

Yine Hermes diyor ki: “Tanrının yaptığı her şey tanrının kendisidir. Bütün nesneler canlıdır. Tanrı her şeyin tek ve bir olan hayatıdır” Bu phanteist fikirler arasında dualist olanları varsa da dualizm “Bir”likte son bulmaktadır. Nitekim Hermes şöyle demektedir: “Yükseklerde ve enginlerde bütün dünyayı araştır. Yalnız iki şey bulacaksın: yaratan ye yaratılan”. Bu iki unsur da aslında bir bütünün iki ögesidir. Biribirine bağlıdır. Yaratan, yarattığı eseri olmaksızın var olamaz.

Tanrının Nitelikleri :

Hermes Tanrı’nın niteliklerini tanımlamaya da çalışmıştır. Bu konudaki fikirleri arasında bir çelişkiye pek rastlanmaz. Hermes’e göre Tanrı’nın niteliği “yaratmak ye herşeyi yapmaktır. Tanrının olağanüstülüğü herşeyi yapmasıdır. Bu, Tanrı’nın tabiatıdır. Tanrı’nın özelliği herşeyin var olmasını istemektir. Tanrı yaratıcı bir irade gücüdür”. Tanrılık, Tanrının tek ve gerçek sıfatıdır. ‘Tanrı, akıl değildir, O aklın var oluşunun müsebbibidir. O, ruh (Geist) değildir, ruhun var oluşunun müsebbibidir. O, ışık (nur) da değildir, ışığın var oluşunun müsebbibidir.”

Orta-Doğu Kaynaklarına Göre Hermes :

Arap-İslam dünyasına ait birçok eserde yer alan çeşitli bilgilerden Hermes’in tanındığı anlaşılmaktadır. Yukarıda üzerinde durduğumuz Latince ve Yunanca eserlerin vermiş oldukları bilgiler arasında bir paralellik görülmektedir. Arapça kaynaklar bir değil, üç Hermes’ten söz etmektedirler:

I. Hermes: Kaynaklara göre Tufandan önce Yukarı Mısır’da yaşamıştır. Piramitleri inşa eden I. Hermes Ahnuch’tur (Henoch ya da Enoch). Henoch, İbrani kaynaklarına göre en büyük “Myste”tir, yani inisiye edilmiş kişidir. Melekler ona göklerde ve yeryüzünde ne varsa, hepsini göstermişlerdir. 13. yüzyılda İspanya’da kaleme alınmış alan “Zohar Chodaş” adlı bir eserde, Henoch gökyüzüne çekildiğinde ona bütün sırlar (kozmografyaya dair) verilmiştir. O, semavi kitaba sahiptir ve o kitaptan insanların kaderini okurmuş.

Arapça birçok kaynakta Henoch ya da Ahnuch ile, Kuran’da adı anılan (Sure:19-56, 21- 85) İdris Peygamber aynı kişidir. Hermes’in Astronomi – Astroloji (ilm an-Nücum) ve tıp bilgini olduğu yazılıdır. Al-Makdisi (Abdililah Muhammad, ölm. 988) ‘Ahsanu’t-takasim fi-ma’rifati’l Akalim” adlı coğrafya’ya dair eserinde Ali b. Abdallah al-Kasri’nin “Kitabu’l-Kiranat” adlı kitabından Hermes’e dair şu bilgileri aktarmaktadır: Yahudiler Hermes’in Ahnuch olduğunu söylerler. Ahnuch ise Kuran’da adı geçen İdris Peygamber’dir. Hermes, al-Kasri’ye göre Adem’den önce yaşamıştır. İnsanları Tufanda boğulmaktan kurtarıp onları Yukarı Mısır’a götürmüştür.

II. Hermes: Arapça kaynaklara göre bu Hermes (Hirmis), Nuh’un Tufanından sonra Babil’de yaşamıştır. Yani Babillidir. Kral Nasir Bali(?)’nin çağdaşıdır. Pythagoras’un da üstadıdır.

(267)